Boluspor’un güçlü bir kadrosu olduğunu belirten Ümit Kurt, sezon sonunda şampiyonluğu yakalamalarının, işi baştan sıkı tutmalarına bağlı olduğunu belirtti. Her bir futbolcunun iyi niyetle ve özveriyle bu işi yapması sonucunda bu sene sonunda ipi göğüsleyeceklerini söyledi ve üç kelimeyle başarının sırrını “Çok çalışmak, sabırlı olmak ve sadık olmak” şeklinde özetledi.

2 Mayıs 1991 yılında Osmaniye’de doğan Ümit Kurt’un ailesi Osmaniye’de yaşamlarını sürdürüyorlar. Ümit henüz evlenmemiş, bekar ve şu an sadece futbola konsantre olmuş durumda. Boluspor’un başarısı için mücadele edeceğini belirtiyor, bu sene hedeflerinin kırmızı-beyazlıları şampiyon yaparak Süper Lig özlemine son vereceklerini söylüyor.

FUTBOLLA TANIŞMA

Babamın futbolculukta amatör bir geçmişi vardı, futbol sevgisi ve babamın amatörde Osmaniye’de tanıdıkları vardı, onların vesilesiyle Osmaniye’deki Akdeniz futbol okulunda 9 yaşımdayken futbola başladım. 15 yaşımda Ankaragücü’ne denenmeye gitmiştim, Ankaragücü’nde Muammer Özdemir hocamız vardı, beğendi ve beni Ankaragücü’ne aldı, B genç takımında oynamaya başladım. Daha sonra Osmaniye’ye geri döndüm, okulum devam ettiği için. Bir 4 ay sonra okulum bitince, tekrar Ankaragücü’ne transfer oldum.

“SOL BEK OLARAK BAŞLADIM”

Futbola başlangıcım sol bek mevkiydi, daha sonra Ankaragücü’nde B gençte stoper oynamıştım. Bizim zamanımızda PAF takımı vardı, orada da sol stoper oynamaya başlamıştım.

“İLK PROFESYONELLİĞE 2009-2010 SEZONUNDA GEÇTİM”

İlk profesyonelliğim 2009-2010 sezonuydu, tabii altyapıdan her oyuncu A takımıyla antrenmanlara çıkar, ben de A takımıyla antrenmanlara çıktığım o dönemlerde Ankaragücü’yle Ankaraspor birleşme durumundaydı .Hikmet Karaman vardı, futbolcu bolluğu yaşanan dönemde iki otobüs antrenmanlara gidildiği oluyordu. Genç oyuncu olarak İlkem abi, Metin Erkan abi, Ceyhun abi, Abdülaziz Solmaz, Ufuk Bayraktar gibi oyuncular kadro dışı kalınca biz genç oyuncuları mecburiyetten gönderdiler, biz tek başımıza hocalarla antrenman yapıyorduk 7-8 kişi. O dönemde ilk Hikmet hocayla çalıştım, sonra Fransız Roger Lemerre ve yardımcısı Ümit Özat ve Sedat hoca vardı. O zaman profesyonel yapıldım, sürekli A takımla birlikteydim. Ancak takımın kötü bir gidişatı vardı ve neticesinde teknik değişiklik yapılarak Mesut hoca geldi. Ligin bitimine 4 hafta vardı, İstanbul’da Başakşehir’le Olimpiyat Stadı’nda  ilk onbirle sahaya çıkmıştım.

“ÜMİT MİLLİ VE A MİLLİ OLDUM”

Ümit Miili A2 Milli takımına ve A Milli Takım’a çağrıldım, Sivasspor’da oynadığım zamanlarda A2 Milli Takımı’na seçilmiştim ve yine Sivas’tayken A Milli Takım’a gitmiştim. O evrelerde sezon sonuna yakın dönemlerde milli takımlara gitme onurunu yaşamıştım.

“ŞAMPİYONLUK DUYGUSU ANLATILAMAZ, YAŞANIR”

Şampiyonluk gerçekten çok güzel bir duygu. Bunu insanlar anlatır ancak ne kadar anlatırsan anlat, bunu yaşamayan bilmez, insanlar ancak bunu yaşadıkları zaman anlayabilirler. Eğer karşınızda sizin yaşadığınız bu duyguyu anlıyorum diyebilen birileri varsa kesinlikle boşa konuşuyor derim. O duygu gerçekten çok farklı bir duygu. Tüm statta her tribüne ayrı ayrı çağrılmanız, kupa verilmesi, tek tek madalya verilmesi, bütün ligin o sezonunun şampiyonusunuz. İnanılmaz duygular yaşıyorsunuz. Geçen sene Rize’de mesela, çok zorlu bir süreçti bizim için. Düşmüştük, üzerimizde inanılmaz bir stres ve baskı vardı. Hem kulüp üzerinde, hem taraftarlardan dolayı, hem de ister istemez siyasi bir baskı oluşuyordu. Sayın Cumhurbaşkanı’nın memleketi olduğu için bu baskı çok fazlaydı. O yüzden şampiyon olmak zorundaydık, başka bir çıkışımız yoktu diyebilirim. Tabii tüm arkadaşlarımız gerekli özveriyi gösterdi ve sonunda başardık, şampiyonluk ipini göğüsledik.

SENCE ŞAMPİYONLUK YOLUNDA İZLENECEK YOL NASIL OLMALI?

Kesinlikle çalışmak, çalışmak… Sabretmek, sadakat göstermek.. Şampiyonluk için yapılması gerekenleri üç kelime ile böyle özetleyebilirim. Zaten çalıştığın zaman Allah verir, sabrettiğin zaman, sabırlı oynadığın zaman, yine her şeyi düzgün yaptığın zaman başarı ve sonuç gelecektir. Bir de sadakatli olmamız gerekiyor. Birbirimize karşı, hocamıza karşı, yönetimimize karşı sadakatli olduğumuzda, dürüst olduğumuzda her şey yoluna girecektir. Sporda  yenmek de var, yenilmekte ancak azmetmek hedefe ulaşmak için, başarmak için gerekli unsurlardır.

“BOLUSPOR’A TRANSFERİM”

Boluspor’a gelişim çok enteresan gelişmeler sonunda gerçekleşti. Ben 3 kulüple anlaşma aşamasındaydım. Tam evden çıktım, antrenmana gidiyordum, Hakkı Öztabağ aradı. Daha doğrusu geçen sene Başkan Necip Çarıkcı’yla bir mevzu olmuştu Bolu’da. Bir kaymak mevzusuydu, Rize Başkanı’nın yanında Çarıkcı bana “Sen Bolu’ya gelirsen, sana bol bol kaymak yediririm” diye bir espri yapmıştı. Daha önce de kendisiyle konuşmalarımız olmuştu. Hakkı abi aradığında “Böyle bir düşüncemiz var, seni Boluspor’a istiyoruz, ne düşünürsün?” diye. Ben de ona “konuşmamız lazım, ben antrenmana gidiyorum, neden olmasın, uygun şartlar oluşursa olur” dedim. Fakat bu arada 3 kulüple yüzde 90 anlaşmıştım, aralarında tercih yapmam kalmıştı sadece. Ankara’ya geldim, akşam Gençlerbirliği’yle bir görüşmem vardı. Necip Başkan da Bolu’dan Ankara’ya geliyordu, ona olumsuz cevap vermek ilk başta olmaz diye düşündüm. Gençlerbirliği ile olan görüşmemi bir gün sonraya erteledim ama bu arada Süper Lig’den Akhisar’la da her konuda anlaşmıştım. Fakat o zamanki Akhisar’ın hocası Saffet Susiç bana “Benim stoperim var ama seni de almak istiyoruz, alternatif olarak” demişti. Ben oynamak isteyen bir futbolcuyum, şampiyon takımdan gelmişiz, Süper Lig’e çıkmışız. Neticesinde takımlar hazırdı, Adana Demirspor, Gençlerbirliği ve Akhisarspor… Necip Başkan’la Ankara’da yemeğe çıktık, sohbet, muhabbet derken pazarlık aşamasına geldik, o sıra telefon çaldı, Hakan Kutlu arıyor… “Açayım mı” dedim, Başkan “Açma” dedi… Bir telefon daha, menajer Bayram arıyor, “Akhisar’la anlaştık” diye. Bunlar canlı yaşanırken Başkan Çarıkcı, ile ücrette biraz aramızda fark vardı, “Tamam ben de veriyorum” dedi, mevzu orada kapandı ve Boluspor’la prensipte anlaşmış olduk. Ertesi sabah olana kadar sürekli telefonlar  diğer kulüplerden gelmeye devam etti, “Bekliyoruz, hadi gel” diye, neyse Boluspor Kulübü’ne gelene kadar yolda da devamlı arandım.

“BOLU’YA GELMEKLE DOĞRU TERCİH YAPTIM”

Boluspor’a gelmekle doğru bir tercih yaptığımı, verdiğim kararda yanılmadığımı gerçekten anladım. Boluspor’la anlaştım ama ligin başlamasına 1 hafta kala yeni bir teklif daha gelmişti, ben de bunu Necip Başkan’la paylaştım, “sizin isteğiniz olursa, beni bırakmak isterseniz diye”, o da bana “Seni kesinlikle bırakmak istemiyoruz, sen bize lazımsın” dedi. Konu da kapandı. Karşılıklı güven olduğu zaman her şey olumlu sonuçlanıyor. İyi bir kadromuz var, hocalarımız iyi, yönetimimiz iyi, buradaki olanaklar da iyi ve bu sene güçlü kadromuzla Boluspor bu işi başarır diyorum.

“ŞAMPİYON OLMAK İÇİN İLK YARI NE KADAR ÇOK PUAN TOPLARSAK TOPLAMALIYIZ”

Geçen sene Rizespor’da şampiyonluk yaşadığımdan dolayı şöyle bir tecrübeye şahit oldum. Eğer şampiyon olmak istiyorsanız, ilk yarı toplayabildiğiniz kadar puan toplayacaksınız. Çünkü ilk yarının sonu ve ikinci yarının başında kış şartlarının yoğun yaşanması, bazen alabileceğiniz galibiyetleri almanıza engel teşkil edebiliyor. Galip gelebileceğiniz maçları kaybedebiliyorsunuz, berabere kalıyorsunuz, bunların neticesinde sıkıntıya düşebiliyorsunuz. Son maçlarda rakipler bir puan ve üç puan diye her maç sizi kovalamaya başlıyor. Benim şahsi fikrim, işi başından ne kadar sıkı tutarsak, sonradan işi bitiririz, gerisi kendiliğinden gelir,  problemler yaşamayız diye düşünüyorum.

“BOLUSPOR’A YENİ STAT YAPILMASI LAZIM”

27 yıldır lige çıkamamış bir takım Boluspor. Uzun yılların özlemi var fakat burada şartların daha da iyi olması gerekiyor. En azından yeni bir stadyumu yapılmalıydı, daha çok futbol antrenman sahaları olması gerekiyor. Çünkü burada hava güzel, doğa, imkanlar yapılması gereken şeyler yapılabilir aslında. Tabii bunu Boluspor Başkanı ne kadarını halledebilir? Biraz da siyasetin içine girmesi gerekiyor. Stat yapılmayan çok nadir illerden biri Bolu. Bir de Denizli’de yeni stat yok. Çorum’da, Ordu’da yeni statlar var, Giresun’a yapılıyor, neden Bolu’ya yeni bir stat yapılmıyor? Bolu’nun, Türkiye kamuoyunda insanların, futbolcuların gözünde temiz bir sicili var. TFF’de dosyası yok, kulüp ödemelerini aksatmadan yapıyor. Ben Bolu’ya gelmeden kaleci Ertuğrul’a sordum, biz de futbolcu olarak araştırıyoruz transfer olacağımız kulüpleri, başkan nasıl, kulüp nasıl, çalışma ortamı nasıl, antrenman sahası, ödeme durumları nasıl gibilerden. Boluspor Başkanımızın bir prensibi var, az verir, öz verir, gününde verir. Hangi futbolcu gelmek istemez böyle bir kulübe?

“BU DÖNEMDEKİ GENÇLERİ GÖRÜNCE 40 YAŞIMA KADAR FUTBOL OYNAYABİLİRİM”

Ben şahsen bu dönemdeki gençleri görünce, 40 yaşıma kadar futbol oynamayı düşünüyorum. Bu dediklerimi ister beğensinler, beğenmesinler. Çünkü, altyapıdan A takıma gelmek için ya da gelmiş olan bir futbolcu ilk önce çalışacak, sonra dinlenecek, sonra yemeğine dikkat edecek. Ayrıca bir futbolcunun kesinlikle bilinçli olması gerekiyor. Okuyacak, araştıracak, sadece tv seyredip cep telefonunla oynamayacak. Üniversiteye gidecek, ben de üniversite mezunuyum ama şimdiki gençler liseye gitmekten aciz, ben bunu anlamıyorum. Ben 27 yaşındayım, her antrenmandan önce ve sonra giderim fitnessta eksiklerimi gidermek adına çalışırım ama ben buraya geldikten sonra görüyorum ki hiç kimsenin o istek ve arzuda olmadığını fark ettim. Yani burası PTT 1.Lig’i, eğer sen buradan bir üst segmente atlamak istiyorsan, buradakilerle aynı seviyeye gelmek istiyorsan, buradaki tecrübelilerle aynı çalışmayı yapıp, ekstra çalışmalarına devam edeceksin. Bunu hocamız da söylüyor, ben sana antrenmanda gerekenleri verebilirim ama sen ekstra da şunları çalışmalısın diyor. Ben yukarıdan gelen bir futbolcu olarak ve A Milli Takım formasını da giydiğim halde buraya gelip de salmıyorsam, genç olarak sen daha fazlasını yapmak zorundasın. Çünkü bu insanlar, bu yönetim ben iyi oynayayım, takıma katkı sağlayayım diye bana para veriyorlar. Bana her maç sonrası gelip “Teşekkür ederiz” diyorlar, niye? İyi oynadığım için ama zaten bu benim görevim zaten. Mesleğim futbolculuk, bunu yapmak zorundayım, her zaman hazır olmak durumundayım, bu bir zorunluluk, çünkü bizler buradan para kazanıyoruz. İlk önce insanın kendi mesleğine saygısı olacak, kendine saygısı olmayanın mesleğine saygısı olmaz. Gece erken uyumazsan, antrenmanda iyi çalışmazsan, hocanın iyi niyetini suiistimal edersen, illa ki 5 maç oynarsın, 6. Maç patlarsın. İyi futbolcu A hoca, B, C, D hoca ayrımı yapmaz, hepsinle anlaşır. Ben Sivas’ta 3.5 yıl kaldım, Ankaragücü’nde 6 yıl kaldım, 3 yıl Rize’de kaldım, ben her sene başka bir kulüpte dolaşmadım. Demek ki bende doğru olan bir şeyler var ki, bir istikrar var ki oynadığım kulüplerde uzun süre kalabildim.

“YABANCININ 14 OLMASINA VE SERBESTLİĞİNE KARŞIYIM”

Bu ülkede futbolu geliştirmek istiyorsanız, altyapıdaki eksiklikleri tamamlamanız lazım. Yabancı bir oyuncuya vereceğiniz 700 bin euroyu altyapıya harcasanız, oradaki hocaların maddi – manevi ihtiyaçlarını karşılayıp, antrenman malzemelerini alıp çalışabileceği imkanları sağlasanız, her 7 futbolcunun birer tane danışmanı olsun, okullarını da kontrol etsin, aynı zamanda maddi manevi destekçisi olsun bakın o zaman Türk futbolu gelişiyor mu, gelişmiyor mu? Alıyoruz yabancıyı veriyoruz 700 bin, 800 bin, 900 bin Euro, 3 yıllığına, sonra 6 ay sonra biz bunu gönderiyoruz. Ne yapıyor yabancı? Tazminatı alıp gidiyor, alamazsa FİFA’ya, UEFA’ya başvuruyor. Türk futbolcusunu hemen kadro dışı bırakıyorsun ama yabancıya bunu yapamıyorsun. Adil olacaksak herkese adil olacağız. Kulüplerin dürüst olması gerekiyor, Altyapı hocası sabah saat 8-9’da geldiğinde bugün benim 400 TL kredi borcum var diye düşünmemeli, sen bu adama ihtiyacı kadarını vereceksin ki, antrenmana geldiğinde sadece işine konsantre olabilsin. Çözümü herkes biliyor, ama bunları söyleyenleri barındırmazlar. Boluspor bu konularda istisna olabilir ancak ligde 17 tane daha kulüp var, bunların içinde doğru olan da kaybolur. Olumlu mesajlar vermeye çalıştık, Boluspor Dergisi’ne bizleri konuk edip, böyle bir röportaj için teşekkür ediyorum.

 

 

Editör: TE Bilisim