Çarşıda bir çay ocağında oturuyordum. Bilmem ne kadar bin süryaninin Türkiye’ye taşınmak istediği haberinden ve  yahudi mallarını boykottan söz ediyorlardı. Ben de dedim ki; bırakın bu lafları, nazi İzrail diyorsunuz sonra kalkıp her gün abone gibi onun tütününü cigarasını içiyorsunuz. Harbi olalım, kendimizi kandırmayalım. İsmini hatırlamıyorum bir dayı, bu arada dedi ki; siz ne gonuşuyosunuz be, bu bizim Bolu’da bile bilmem ne gadara bilinmeyen yahudi varımış….. Millet sustu.Bu lafa canım çok sıkılmıştı. Ben de gayrı-ihtiyari, amma da salladın ha, dedim. Adamcağız bozuldu. Ve,la gardaşım siz başka memlekette mi yaşayosunuz, hiç duymadınız mı, dedi. Oturanlardan birisi, biz de duyuyoz emme, aslı yokdur be, dedi. Laf çoğaldı gitti.

Aklıma çocukluk anlarım geldi. Rahmetlik dedemle dağda oduna giderdik. Dayıoğullarımla ben, dedemin en büyük yardımcılarıydık. Fakat bu sözde idi. Gerçekte ise yardımcısı bir çift sığırla, bir çift beygir idi. Ve bu hayvanlarla, o günlerde, aralarında değil at arabasının, insanın bile dolaşmakta güçlük çektiği sıklıkta olan ormanın içinde, kesilen ağacı yola çekmek için uğraşırdı. Tomruk, uzunluğundan dolayı iki üç ağaç arasında sıkışıp kalınca sinirlenir ve…….. bilmem ne yaptuğumunmasonu, diye kalaylardı (!)

Günümüzde Filistin bölgesinde, yakın ve uzak çevresinde devlet terörü estiren Siyonist katiller, dünyanın neredeyse tamamınca, sistemli soykırım çabaları olarak değerlendirilen tavırlarını sürdürüyor.Ki ,tutuklanan onbinlerce Filistinli çocuktan haber alınamamakta,teslim edilenlerin cesetlerinin ise,iç organlarının bulunmadığı görülmektedir.

Basın yayın organları ve dünya kamuoyu, Filistin topraklarındaki bu, din devleti tarzındaki Siyonist oluşumu yalnız yakın çevresi için değil tüm dünya için tehdit olduğunu açıklayıcı ifadeler kullanıyorlar. Hatta 3. dünya savaşının müsebbibi olabileceğini söylüyorlar.

Dünya medyasında mason-yahudi eşleştirmeleri süregeliyor.

Bütün bunlar bizim, toplum olarak millet olarak, daha da temkinli olmamızı gerektiren gelişmeler olarak yaşanıp gidiyor.

Yani bizler çarşılardaki çay ocaklarında, kahvehanelerde söz edilen yahudi varlığına da, ülkemizin ayağının dibinde bulunan ve elindeki çok tehlikeli nükleer bombaların varlığından söz edilen soykırımcı-siyonist oluşuma da çok temkinli yaklaşmalıyız.

Aslı var ya da yok, ilimizde hatırı sayılır sayıda yahudi var sözü, varlığından daha tehlikelidir.Öyle tahmin ediyorum ki bizim Bolulu dayı,mason diyeceğine Yahudi demişti.

Diğer yandan her zaman için, dişimizi dibine kadar geçirebilecek kudrette bulunduğumuz ancak, sözümüzü hali hazırda geçirebilmeye muktedir olamadığımız bu siyonist oluşumuna karşı da, çok ama pek çok temkinli olmalıyız.

Devletimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal'in sağlığında şiddetle reddettiği melânet yuvalarının, vefatıyla beraber saat bile geçirilmeksizin alenî faaliyetlerine başlatılmaları da tarihî bir vakıadır.(bu konudaki bilgilerin elbette güncellenmesi gerekebilir)

Ayrıca , milletimizin kadim düşmanı olarak ün salmış Çin’in, 1900’lerin başından beri Doğu Türkistan’daki(Ki bu isimlendirme,komonist Çin tarafından uydurulmuş ve maalesef dünya siyaset terminolojisine yerleştirilmiştir.Oysa bu bölge,Asya’nın dörtte birine tekabül eden BÜYÜK TÜRKİSTAN coğrafyasının yalnızca dörtte birine denk gelmektedir.Dolayısıyla BÜYÜK TÜRKİSTAN COĞRAFYASI terminolojik bir algı ile küçültülme ve sınırlandırma çabalarına muhatap bırakılmıştır.) Müslüman soydaşlarımıza uyguladığı ve her geçen gün artırdığı şiddetli katl ve akıl almaz işkencelerin en ağırlarının uygulandığı soykırımcı asimilasyon uygulamaları ise kahredici bir gerçektir.

Buna ve benzeri örneklere dayanarak diyebiliriz ki; ister geçmiş dönemlerde kurduğumuz devletlerin yönetimlerini ele geçiren Çin prensesleri, isterse günümüzde devletimizin ve ekonomimizin kilit noktalarında çöreklenmiş dış merkezli locaların çaşıtlarına karşı hem bireysel, hem de toplumsal yaklaşımlar bakımından çok ama pek çok temkinli, uyanık ve sert tavırlı olmalıyız.

Dünyadaki ,sözlerin en doğrularını ve güzellerini söyleyenlerden biri olan Hazret-i Ali diyor ki; “Dostların üç çeşit, düşmanlarında üç çeşittir; Dostların, dostun, dostunun dostu ve düşmanının düşmanıdır. Düşmanların ise düşmanın, dostumun düşmanı ve düşmanımın dostudur.”

Günümüzde değil milletlerin, insanlığın ekseriyetinin varlık-yokluk kavgası yaptığı gerçeğini daima göz önünde bulundurmak gerekmektedir. Aksi durumda yeni kuşakların, millet olma duygusuna düşman olanlara(mason locaları vb.meş’um oluşumlara) dost olmaları, işten bile olmayacaktır.

Bu bağlamda,lanetli Çin’in, Doğu Türkistan’daki soydaşlarımızı, katliama ve soykırıma tâbi tutmasını nefretle kınıyorum ve Çin'i lanetliyorum. Ve inanıyorum ki, bu mazlumların öcü, Allah’ın kılıcı olan aziz milletimiz tarafından, en kısa zamanda alınacaktır.