Sayın Okurlar;

Bilinmeli ve unutulmamalı ki insanın kendine güveni, büyük işlere girişmenin ilk şartıdır. Güven, insanoğlunun en büyük ve en sağlam olan itimat kalesidir. Güvenin olmadığı yerde güvensizlik vardır. Güvensizliği yaratan unsurlar, saymakla bitmez. Bunlar ayrıca deftere de sığmaz. Örneğin; güvensizliğin olduğu yerde (yalan, talan, çalma, çırpma, vurma, kaçma, hiddet, şiddet ve onursuzluk gibi) gayrimeşru olaylar diz boyudur. Bu olumsuzlukların olduğu yerden uzak kalanlar elbette ki Allah’a yakın olurlar. Meşruiyeti bırakıp gayrimeşru yollara yönelenler, tek bir yumurtayı pişirmek ve yemek uğruna, sağına soluna bakmadan, bir anda ormanı dahi ateşe verebilirler. Güvenin biricik yolu, başarısızlığa yer vermeyecek derecede konusuna ve derslerine en mükemmel şekilde çalışmaktır. Bir yerde güvensizlik baş gösteriyorsa, dostluklar da kaybolmaya başlar. Ancak çok güvenme de bazen aldanma, hiç güvenmeme de hayat azap ile geçebilir. Her güven unsurunda dikkat, sorumluluk, görev ve yetki gibi kavramlar o güven müessesinin veya düşüncesinin bir nevi jandarması gibidirler. Güvenli insan, girmeden evvel çıkmayı düşünür; şerleri, şeytanları bulur ayıklar; yalakayı ve yalamaları dışlar; iffetsizleri kovar; itikadı olmayan ve inançsızları da gözünün yaşına bakmadan kaldırıp atar. Her şer ve her şeytan birbirinin aynasıdır. Kararı ve sütununun direği gaflet olan (güvensizlikte) aklı selimi kullanmak elbette ki en düşünceli ve en isabetli yoldur. Tedbir de kusur edip, takdire kabahat bulan moloz kafada, güveni aramak, hiç olmamış ve olmayacak bir şeyi aramak olur. Dünyanın kuruluşundan bugüne kadar insanoğlu, güvenini koruduğu müddetçe itibar sahibi olmuştur. Aksi halde ise her türlü melanet, onu kendi gafletinde boğmuştur. Yüce Yaradan hiç kimseyi bundan böyle itimatsız, güvensiz ve dolayısı ile itibarsız insan yapmasın.