Sayın okurlar;

Bu, ihtiras denilen canavar, Geminin yelkenlerini şişiren bir nevi rüzgara benzer. Gel gör ki bazen, rüzgarların ayarını bilemediği için, gemiyi batırdığı da olur ama yıne de (onsuz) gemi yerinden kaldırılmaz. İhtiras, adamın yakasına bir defa yapıştı mı, mantık, düşünce, irade ağlayarak ve de tehlikeye haber vererek, onu takibe başlar. İhtiraslı olan kimseler, gayretkeşlik altında, ihtiraslarını da gizlemesini çok iyi becerler. İhtiras, bazen en zenginleri dahi aptal, bazılarını da en becerikli insan yapabilir. Bir insanda ihtiras yükselirse, ruh haleti de değişir ve insanoğlu daha sinirli olur. Bu vaziyet, kişinin hem kendisine, hem de muhatabı olan gurubuna zarar verir. İhtiraslı olanlar, en yüksek makamlarda dahi olsalar, dostluğun zehirini, az da olsa akıllarında ve dillerinde gösterirler. Böyle olunca, beyanları da, vücut dilleri de çirkinlikler diyarına gider. İhtiras, duygu ve düşüncelerin, çoğu zaman gözünü karartır, perdeli yapar.Konu, böyle olunca, sabır ve şükür gibi iki büyük insan özelliği, böyle kişileri zamanla terk eder. Asıl acı olanı da budur. Fazla ihtiras, insanı hüsrana uğratır, böylece neticede müspet akla, aziz düşünceye mağlup olur. İhtiraslı yaşamayı alışkanlık haline getirenler, böyle bir yaşantıda akılları çamurlaştırır, gözlerini de göstermez olur, aklı, şaşılığa çevirdiği için, ışıkla alevi de birbirine karıştırır. İhtiraslı yaşantı da olanları, kendi hallerine bırakmak bu bakımdan çok önemlidir, çünkü aşırı ihtiras, hırs, şiddet, hiddet gibi aklı ve ruhi bozukluklar, bilinmelidir ki sonunda gaflete düşerler. Buradan hareketle diyoruz ki dünya da ihtiraslı insanın tacı, tahtı, bahtı ne yazık ki kendisini korumaya yetmemiştir. Netice itibari ile ihtiraslı bir ruh haletine değil, itidalle, mutedil ve akılcı düşünceye sarılmakta elbette fayda vardır. BAŞARILAR, BÜYÜK, OLGUN AKILLARDA; İHTİRAS, KİN, NEFRET VE ZULÜM İSE ÇAKIL YANİ MOLOZ AKILLARDA OLUR.