Sayın Okurlar;

Kanaati acizem, yine odur ki insanın yaşam içerisinde en önemli konusu, kendisini bilmesidir. Çünkü kendisini bilen Yüce Yaratanı da bilir, böyle olunca, o sorumluluk içerisinde tüm yaşantısını fazilet dünyasına koyar.

İnsana, kendini bil denilmesi, yalnız gururunu kırması için değil, ayrıca değerini de bildirmek içindir. Dünyayı en iyi bilen, kendisini bilendir. Örneğin, çevremizdeki tabiat güçlerini tanımayı ve yönetmeyi başardığımız halde, içimizdeki kuvvetlerin büyüklüğünü anlamaktan maalesef uzağız.  Bunun için, insan, kendisini düşünce ve niyetlerine göre değil, hareketlerine göre ölçmelidir.  Dünyaya bakacak pencere ben isem, evvela, tertemiz çalışmak mecburiyetinde olacağım. Örneğin; su kaynağı, senin ruhundan fışkırmazsa, susuzluğu dindirmek de mümkün olmaz. ÖTÜ YANDAN, BAŞKALARININ BİZE ÖNEM VERMESİNİ İSTİYORSAK, EVVELA KENDİMİZİ TANIMALI, AYRICA ÖNEM DE VERMELİYİZ. BU ARADA, İNSANIN KENDİSİNİ YÜKSEK GÖRMESİ KADAR, OLDUĞUNDAN AŞAĞI GÖRMESİ DE YANLIŞTIR. İNSANI, YAŞADIĞI CENNETDEN ATTIRAN, İÇİMİZDEKİ ŞEYTANDIR. NİTEKİM, KENDİ KENDİNİN HAKİMİ OLAMAYAN BİR KİMSE, HÜR DE DEĞİLDİR. İNSANIN NEFSİNE HAKİM OLMASI İSE, ZAFERLERİN EN BÜYÜĞÜDÜR.  BÖYLECE, EN MÜHİM ASLAN DA KENDİNİ VE NEFSİNİ YENEN ASLANDIR. KENDİSİNDE DOLAYISIYLA İÇİNDE KÖLELİK, UŞAKLIK, AZAPLIK OLANLAR TAHTLARIN EN YÜCESİNE ÇIKSA DA YİNE KÖLEDİRLER. KÖLELİĞİN EN KÖTÜSÜ İSE KENDİ NEFSİNE KÖLE OLMASIDIR.

Sayın Okurlar;

Kendilerini beğeneler, burunları havada olanlar, her kim olursa olsun, başkalarının tuzağına daha kolay düşerler. Kaldı ki devamlı şekilde gurur tayına binenler, ağustos böceği misali yaz boyu ötseler de, kışın gider, o minicik karıncadan erzak dilenir.  Burada, birisi meselenin başını, diğeri ise sonunu görmüştür. Bundan böyle mağlubiyeti de zaferi de ilk defa kendinde arayan, kendine soran akıl gerçekten faziletlidir.  Burada, olgun ve tecrübelerden nasibini alan müspet bir aklın, yine müspet bir düşüncesi vardır. Dünyada hiçbir akıl, bağırarak, zıplayarak ve nefretle kendisini haklı çıkaramaz. HAKLILIK SADECE VE SADECE HUKUKA RİAYETLE OLUR. BUNDAN BÖYLE, HAYATINDA EZİK, TATMİN OLMAMIŞ, GÖZÜ DAİMA DIŞARIDA OLANLAR, ÇOĞU ZAMAN KAZANAMAMIŞLARDIR. NETİCE İTİBARİ İLE KENDİSİNİ BİLENDE ( TEVAZU-ADALET-EŞİTLİK-DOSTLUK-OLGUNLUK-HAK HUKUK-TAHSİL TERBİYE-TECRÜBE VE ŞUURLU) DÜŞÜNCE DAİMA YERİNİ KORUMUŞ, KİŞİYİ HAYSİYETLİ, ŞEREFLİ , ONURLU VE UMURLU KILMIŞTIR.  ASLI DA BU DEĞİL Mİ?