Sayın Okurlar;

Bilen insanlar, bilgilerini hiçbir zaman, konuşmuş olmak için aktarmazlar, bundan böyle, özentilere, desinlere gitmezler, yeri ve zamanı geldiğinde konularını az ve öz şeklinde açıklarlar. Zamanımızda az da olsa, bazen sözü aklına, beynine değil de(ensesine, kulağına ve göbeğine indirenler, maşallah, mangalda kül bırakmıyorlar.) Nitekim, kahraman ordumuz, canıyla kanıyla mücadele ederken, bir kısım düşünceler, akıl hocalığını bir türlü elden bırakmıyor. Yani, bir an gelir insana sorarlar. Yaşın ne, başın ne, işin ne, gücün ne, bilgin ne kadar? Yani, kendi başını bağlayamayan, gelin başı bağlamaya kalkarsa, bu çok gülünç olur. Bütün mesele, Allah, hiç kimseyi yersiz, manasız, maksatsız, gösteriş budalalığına sokmasın.

Sayın Okurlar;

İşin kuralları, planları, metotları ve hepsinin üstünde yasaları, sorumluluğu yetkili kurum ve kuruluşları olduğunu unutmayalım.

Uzun görünmek için ayağına tahta bağlayanlar, ya cambaz, ya da çocuk akıllıdır. Bir meseleyi çözmek, en azından kariyer, liyakat ve bıranş ister. Örneğin; mevcut kültürü cılız, anlatım basit, öte yandan siyaset biliminden uzak, devletler ve milletler arası hukuktan yoksun, bir düşünce bu türden meseleleri, nasıl kucaklayabilir? Bırakalım da devlet, millet vatan bütünlüğü içerisinde bu konuları ilgililerine teslim edelim. Dışarıdan gazel okuyarak, yanlış okçular gibi, yüz okun, yüzünü de boşa atmayalım. Atıyorsak, bir tane atalım on ikiden vuralım. İşte bu nedenle, teşbihte hata olmazsa, seviyesiz cahillerde kalem, delide de silah çok tehlikelidir. Yardım da olsa, bu yardım, bilerek, inanarak, güvenerek ve anlamında yapılır. İnsanların, gösterişe değil, müspet akla ve müspet düşünceye ihtiyacı vardır. Biz, şu noktaya çok inanırız (belki faydalı olamadık ama en azından zararlı olmadık.) Bu nedenle, yazımızı, devletimize, ordumuza ve milletimize başarı dileklerimizle bitiriyoruz. Bu arada, kahraman şehitlerimize, Allah tan rahmetler, gazilerimize şifalar, geride kalanlarına da uzun ömürler ve sağlıklar diliyorum.