Sayın Okurlar,

Kurnaz, doğru ve gerçek anlamından uzak, bir nevi meşruiyeti olmayan, cin fikirli demektir. Asıl akıllı insan, bırakın kurnazlığı, girmeden evvel,  çıkmayı düşünen, öte yandan meselelerin başını değil, sonunu hesap edebilen ve de düşüncelerin de, çağın felsefesine yakalamaya çalışandır. Kurnazlık, doğru aklın değil, şer aklın, şeytan aklının işidir. Böyle olunca, şeytanla kabak ekenin, kabak başında patlar. Fazla keskin sirke, küpüne nasıl zarar verirse, kurnazlıklar da, tilki misali, son soluğunu kürkçü dükkânın da alır.

Sayın Okurlar,

İşini, gücünü, hizmetlerini ve kısmetlerini, Hakkın, Hukukun içinde aramayan akıl, akıl değil çakıldır. Böyle olunca(güneş benim sesimle doğan diyen) akıl, horoz aklı olur. Bu horoz, tunç bilekli doğanı gökte görünce, kaçacak delik arar, korkusundan adeta nefesi tıkanır. Bir şeyin, manası varsa gök kubbede çınlar, yoksa rezil rüsva olur gider diye, bu köşemden çok yazdım. Örneğin; Ezbere dayalı bir papağan, öte yandan Nasrettin Hocanın, hindi misali düşüncesinden olursa, böyle akla gülünür. Her sözle pilav pişseydi, deniz kadar söz üretenin, haddi hesabı olmazdı. Gerçekleri yakalamak, gerçekleri görmek, uygulamak, gerçeklerin içinde kalmakla olur. Aslana çifte atmaya kalkan eşeğin, aslan ciğerini parçalar. Öte yandan, duvardaki kitap, masada ki gazete, başucumuzda duran mecmualar, ne zaman okunur, anlaşılırsa faydası o zaman olur. İşte bunun için, çoğu kez, kurnazlıkta, hilekârlık olduğu için, böyle çakma, kaporta, hormonal ve kısaca, kerpiç malzemesiyle sıvanmış beyin, insanı fazilete değil, rezalete götürür. Bunun için; Her doğru akıl ve düşünce, kişiye en büyük sermayedir. Netice itibari ile, mükemmel insan, kurnazlığı değil, adam gibi adam olmanın yollarını arar bulur, yüksek insanlığı, yüksek düşüncesi ve yüksek inancı ile adaletli olarak ona sarılır.