Sayın Okurlar;

Küçük balıklar, sahile yakın durmazlarsa, ya akıntılara ya da daha büyük canlılara yem olurlar. Dünyayı, aslında idare eden, düşüncelerden ziyade kuvvettir. Bu kuvvet, bilinmelidir ki “kuvveti kullanmasını bilen” düşüncelerdir.

Hiçbir kuvvet, hakkı doğurmaz. Ancak meşru kuvvete, itaat mecburiyeti vardır. Kuvvet, akıl ve düşünme yardımıyla zafere ulaşır. Zekâsız kuvvet yıkabilir ama bilinmelidir ki yapamaz. Her kim ki kuvvetine aldanarak zayıfları hor görürse, bir an gelir, kuvveti başına bela olur. Düşmanını kuvvetle yenen ancak yarı yarıya yenmiştir. ASLINDA KUVVET HAKK’INDIR. AKIL KATMANLARI, AKIL ÇAPLARI NE KADAR DOLU, EĞİTİMLİ VE DENEYİMLİ OLURSA, KUVVETTE O NİSPETTE HAYIRLI KUVVET OLUR. NİTEKİM ACELECİLİK, İNATÇILIK, BENCİLLİK VE GEVŞEKLİK KUVVETE EGEMEN OLDUĞU ZAMAN, ARTIK O KUVVETTEN BİR BAŞARI BEKLEMEK HİÇ OLMAMIŞ VE OLMAYACAK BİR ŞEYİ BEKLEMEK OLUR. İyilikleri emretmek, kötülüklerden sakınmak, hak ve hukuk “kuvvetin tunç bilekleri ve çelik kanatları gibidir.” Hüküm verirken, kuvvette insafı düşünmek, zulümden kaçınmak, adalettir. Bu nedenle, aşağılık insanların mertliği olmaz. Aşağılık kuvvetle kuvvet uygulayanlar, sana ihtiyaç duyduğu zaman cefa eder, sen ona ihtiyaç duyduğun zaman da seni sıkıntıya sokar. Asıl gerçek kuvvetli düşünür, konuştuğunda zikreder, baktığında da ibret alır. Kuvvetin bela alanı, duygusal aklın belasından geldiği için kendini beğenmekten öteye hiçbir mana ifade etmez. “Dünyada, zihinsel akıl gibi zenginlik, bilgisizlik kadar fakirlik, hakka ve hukuka dayalı kuvvet kadar da başka bir mükemmellik yoktur.” İnsanların en ahmağı, serserisi, ihsan etmediği halde teşekkür, kötülük ettiği halde hayır cevabını bekleyen, yetinmeyip kuvvetini mazlumda, masumda, öksüzde arayan kimsedir. Öyle ise “KUVVET=HAKTIR” Başarı, bu nedenle kuvvetini daima hakkın ve hukukun içerisinde arayan ve de kullanandır.