Sayın Okurlar;

Yaradılışımız nedeniyle, her canlının bir sonu vardır. Ancak sonu olmayan(iki güzel, iki doğru, iki iyi şey akıl ve bilgidir.) Nitekim düşünen, soran, anlayan, anlatan, okuyan, imal eden ve mahcubiyetiyle utanmasını bilen tek canlı insandır. İnsanoğlu bunları bir tarafa atıyor, adeta renkten renge giriyor, öte yandan, önüne gelen her menfaat kabına ayak uyduruyorsa, bu bir nevi ahmaklığın işaretidir. Düşünen insan okur, bilgiyle direnenler ölmez, bundan böyle, bilgiyi ehli olmayana veren kimse de bilgiye ihanet etmiş olur. Kişileri öğretmekten, eğitmekten yoksun bilgiler ise bir nevi sapıklıktır. Durum böyle olunca, insana fayda vermeyen(mal da bir nevi vebadır.) Dünyada, her kaba bir şey koyarsan, hacmi gittikçe daralır, bir müddet sonra almaz olur. Ancak akıl ve bilgi kabı bunların dışında kalır. Yani tam aksine, akıl ve bilgi çoğaldıkça, bu kap o nispette genişler. Bu nedenle gerçek kişiler, mükemmel bilginler, kadir ve kıymet de bilirler. Bilgisizlere gelince, bunlar ne yaptıklarını bilmeyen kimselerdir. Nitekim her münevver, inançlı ve asil insan yaptıkları işlerle faydalı, verimli olmaya çalışırlar ona güvenirler, seviyesiz, serseri cahiller ise ömürleri boyunca hayalleriyle oynaşır dururlar. Bilginler, sadece aklıyla değil, kalbiyle gönlüyle de bakar cahil zümresi ise, sadece gözüyle bakar. Bu da aslında görme ve okuma anlamında değildir, çoğu zaten bakardır. Yüce yaradan, kadir kıymet bilene ve haddini aşmayanlara rahmet etmiştir. Gerçek ve bilgili insanlar odur ki önce ölçer, sonra biçer, evvela düşünür, sonra söyler, böylece okumadan, öğrenmeden, kendisine güvenmeden bir işe kalkışmaz. Gerçek bilginler ve yiğitler, ölebilir fakat alçalmazlar. Öte yandan az da olsa yeterini bir yerde bulur, böylece onursuz bir şekilde şuna, buna yalvarmazlar. Elbette ki bir yerde aç kalmak alçalmaktan çok daha hayırlıdır. Bütün bilginler, bilirler ki mazlumların, masumların, öksüzlerin ahı yerde kalmaz. Kısaca ve özlü bir şekilde ifade edersek, hayat okumaktır ve faziletli bir şekilde yaşamaktır.