Sayın Okurlar;

Yukarıdaki bu sözü, değerli halk bilimcimiz ve Türkiye radyolarında YURTTAN SESLER adı altında kurulan bu müzik grubunu, yıllarca yöneten Muzaffer SARISÖZEN söylemiştir. Rahmetli SARISÖZEN 4 Ocak 1964 de Ankara’da vefat etmiştir. Hizmet yıllarında, Türkiye genelinde 3’ü büyük olmak üzere, 19 gezi düzenlenmiş, bu gezilerde sadece kendisi 10.000 halk ezgisini notaya almıştır. Bu, gerçekten büyük bir çalışma ve büyük bir başarıdır. Çünkü o yılların mevcut imkanları bugün ki gibi teknik alanda gelişmemiştir.

Sayın Okurlar;

Son haftalarda ülkemiz genelinde rahmetli şehitlerimiz anılıyor bu arada da “ağıtlar ve kırık havaları yayınlarımızda yer veriliyor ancak bilinmelidir ki Türkülerimiz bu memleketin sesidir, sazıdır, sözüdür, gözüdür velhasıl ruhudur”. Asırlarca gönlünü, neşesini, kederini, mutluluklarını, hep bu türkülerle dile getirmiştir. Yani bu türküler, bu halkın gerçek ve öz malıdır. Ancak biz, müzik açısından bunu değerlendirmek istiyorsak asaletine ve faziletine de sahip çıkmasını bileceğiz. Biraz halk müziği yaptığını bilen insan, bunu bilir, bu türkülere saygı duyar  türkülerin icrasında da ezgilerin kolunu kanadını kırmadan, kendi asaletine, faziletine yakışır şekilde çalar ve söyler. Buna dikkat etmek mecburiyeti vardır. Çünkü değerli aşıklarımız, türküleri  yaparken, ağızlara sakız olsun diye değil, dokusuna bağlı kalarak, yüreğinden gelen nağmeleri, oya oya, nakış nakış işlediler. Dolayısıyla, her türkümüzün bir çıkış nedeni vardır, yani türkülerimiz bir olaya müsteniden söylenir ve çalınır. Bu nedenle, müzik, tertipli, düzenli seslerle, ruhlara ve gönüllere akseden nefis bir sanattır. MÜZİK NE BİR GÜRÜLTÜ, NE DE BİR UĞULTUDUR. Müzik, bundan böyle evrenseldir. Bu boyutlara da saygı duymamız gerekir. Halk müziğimizi kendi dokusunda, kendi tavrında, kendi özellikleri içersin de değerlendirmezsek, aşıklarımızın, ozanlarımızın ruhlarını sızlatırız.  Çok sesli ve çok sözlü müziğe gelirsek, bunun bilimselliği de ayrı bir konudur. Tartışılabilir, görüşülebilir, yorumlara da açık bırakılabiliriz. Burada anlatmak istediğimiz konu “MÜZİKTE KALİTEDİR”. Hangi şartlar altında olursa olsun, musikimiz ele alınırken, bunun yüksek karakterini, asaletini, faziletini bilmemiz ve korumamız lazımdır. Daha da kısa özetlemeye çalışırsak ŞARKI, ŞARKI GİBİ, MARŞ, MARŞ GİBİ, TÜRKÜ DE TÜRKÜ GİBİ SÖYLENİR. Değiştirmeler müzikalite açısından yapılmıyorsa bunun hiçbir değeri yoktur. Anlatmak istediğimiz ana konu müzik eğitimi içerisindeysek bu kurallara uymak ve korumak mecburiyetindeyiz. Kişi, kendine has okuyor ve çalıyorsa bu kimseyi ilgilendirmez ve hiçkimseninde bunlara müdahale yetkisi yoktur. Bizim konumuz, müzik eğitimi içerisindeki yerimizdir. Yani gerçekten sanatçı mıyız, değil miyiz? Müzikte de yerini bilmek kadar güzel bir şey yoktur. Türkülerle kalın…

NOT: Bu bağlamda özellikle TRT’yi çok severim.