Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası Başkanı Serdar Koçyiğit, pandemi dönemini anımsatarak sağlık çalışanlarının ağır iş yükü ve zor şartlar altında çektiği sıkıntıları anlattı.

Haber: Nilay Çelik

Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından sağlık çalışanlarının iş yükünün artması ve zor şartlarda çalışmalarına değinen Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası Başkanı Serdar Koçyiğit, sıkıntıların dile getirildiği halde bir çözüme ulaşmamasına dikkat çekti.

“SAĞLIK HİZMETİ KAR ALANINA DÖNÜŞTÜ”

Koçyiğit, sağlık hizmetinin gün geçtikçe bir metaya dönüşmesiyle ilgili eleştiride bulunarak; “Ülkemizde uygulanan Sağlıkta Dönüşüm Programının (SDP) temelleri; 24 Ocak 1980 yılında alınan ekonomik yapısal kararlar ile atılmış, 1980 darbesi uygulanmasını kolaylaştırmış, ardından yapılan uluslararası GATS anlaşmaları (1994) vb. ile hukuksal alt zemini oluşturulmuştur. O gün bugündür Dünya Bankası, Dünya Ticaret Örgütü ve Dünya Sağlık Örgütü tarafından birçok ülkede küresel tekelci kapitalizmin projeleri uygulamaya konuldu. Bir metaya dönüştürülen sağlık; günümüzde kapitalist sermaye birikim sürecinin en önemli değerlenme alanları arasında yerini almış, kar alanına dönüştürülen sağlık hizmeti ise sürekli kışkırtılarak daha fazla talep edilir hale getirilmiştir.

Bu sistem ile bugün için sağlıkçı kimliğine sahip insanların mesleki pratiği, otomobil veya ayakkabı fabrikasındaki emekçilerin çalışma biçimleri ve çalışma amaçları nasıl belirleniyorsa aynı yöntemlerle aynı amaçlar gözetilerek belirlenmektedir. Sermaye yatırımlarının hizmet alanına da girerek genişletilmesiyle toplumsal emek her alanda her zerresine kadar sermaye birikim kaynağına dönüştürülmektedir. Sağlık emekçileri açısından net ifade etmek gerekirse artık radyoloji teknikerinin, hemşirenin, hekimin, hasta bakıcının emeği aynen banka çalışanının, metal işçisinin, tarım işçisinin emeği gibi, burjuvazi açısından benzer denetim aygıtları ile kontrol edilir ve tek bir amaca hizmet eder ki bu da karşılığı ödenmemiş emek üzerinden artık değer elde etmektir. Ağır ve tehlikeli işler kapsamında olan bir işkolunda angarya ve düşük ücretle çalışan, mobbinge uğrayan ve gelecek kaygısı içindeki yüzbinlerce sağlık emekçisi sistemin çarklarını ölesiye çevirmeye başlamıştır” ifadelerini kullandı.

“HALK, SAĞLIK SİSTEMİNİN ŞEKİLLENİŞİNDE ETKİSİZ MİLYONLAR HALİNE GELMİŞTİR”

Sendika Başkanı Serdar Koçyiğit, halkın sağlık hizmetlerine ulaşımının gün geçtikçe zorlandığını belirterek, “Halk ise; sanal kuyruklar, artan cepten ödemeler, kısalan muayene süreleri, bulunmayan ilaçlar, evlerinden uzak hastaneler gitmek için harcanan paralar ve yolda geçen zamanlar. Devasa hastane koridorlarında rahatsızlıklarına derman bulamayan sağlık sisteminin şekillenişinde etkisiz milyonlar haline gelmiştir. Dönüşümün etkileri sadece bunlarla sınırlı kalmadı. Sağlık bütçesinde koruyucu sağlık hizmetlerine ayrılan payın giderek azaltılması, özelleştirme politikaları ile işveren haline getirilen hekimler, elamana dönüştürülen sağlık emekçileri, sağlık ocakları yerine merdiven altlarına, apartman altı dükkânlara, cami altlarına konumlandırılan ASM’ler… Pıtrak gibi açılan tıp fakülteleri, sağlık meslek yüksekokulları ile niteliksiz hale getirilen sağlık eğitimi…

“PANDEMİ ’DE SDP’NİN CİLASI TÜMÜYLE DÖKÜLDÜ”

Dünyada programı uygulamaya başlayan ülkelerin sağlık sistemlerinde kamusal sağlık hizmetinde yaşanan tahribatı gördükçe SDP’nin ülkemiz için uygun olmadığını söyleyerek hep karşı çıktık. İlk günden itibaren itiraz ettiğimiz ne var ise tek tek gerçekleşmeye başladı. Söylediğimiz her şeyde haklı çıktık. Haklılığımız, pandemide sağlık emekçilerine koruyucu ekipmanı, bir maskeyi bile sağlamakta zorlanan sistemin, yüzlerce sağlık emekçisinin ve yüzbinlerce vatandaşın ölmesi gerçeğindedir. Yüzbinlerce insanın önlenebilir bir salgın hastalığa yakalanması ve yaşamını yitirmesiyle tüm toplum olarak acı bir deneyim sürecini hep birlikte öğrendik. Pandemi ’de SDP’nin cilası tümüyle döküldü” kelimelerini kullandı.

“6 ŞUBAT GÜNÜ KAHRAMANMARAŞ MERKEZLİ DEPREMLERDE ACI BİR GERÇEKLE DAHA KARŞILAŞTIK”

Serdar Koçyiğit,  6 Şubat’ta yaşanan depremdeki sağlık çalışanlarının ve kuruluşların yaşadığı sıkıntılara işaret ederek;  “6 Şubat günü Kahramanmaraş merkezli depremlerde acı bir gerçekle daha karşılaştık. Yıkılan hastaneler, ağır hasarlı hastaneler, ayakta kalsa bile jeneratörleri devreye saatlerce girmeyen sağlık kurumlarında solunum cihazlarına bağlı olan yaşamını yitiren hastalar, Aile Hekimliği Sistemiyle özelleştirilen birinci basamak kurumlarının yıkılan binaların altında kalarak tamamının işlevsiz hale gelmesi, özel hastanelerin tamamının kullanılamaz hale gelmesi… Depremin üzerinden bir ay geçmiş olmasına rağmen açılamayan birinci basamak sağlık hizmetleri, yapılamayan aşılar ve gebe takipleri, verilemeyen koruyucu sağlık hizmetleri… Depremzede sağlık emekçilerinin yasını dahi yaşamadan, ailesi ve çocukları için barınma koşulları sağlanmadan görevlerine çağrılmaları, destek olmaya çalışan SES başta olmak üzere işkolu örgütleri ile temas kurmama, önerilerini ve desteklerini kabul etmeme halleri, başka illerden görevlendirilen personelinin dahi barınma ve hijyen koşullarını sağlanmaması gibi ilk günden itibaren bölgede çalışma yapan sendikamızın raporlarına yansıyan yüzlerce sorun… Üniversite hastanelerinde çalışan emekçilerin yaşadığı ayrımcılığı anlatmaya bile gerek yok. Özcesi sağlık sistemi enkaz altında kalmıştır” dedi.

“UYGUN KOŞULLARI SAĞLAYIN DEDİK AMA DİNLEYEN OLMADI”

Koçyiğit, depremde uygun koşulların sağlanmadığını ifade ederek; “Pandemi ‘de, depremde toplumun ve işkolu emekçilerinin yanında olmaya ve mücadele etmeye devam ettik. Deprem bölgesindeki köylerde, çadır kentlerde, toplu yaşam alanlarında birinci basamak sağlık hizmetlerini yürütmeye çalıştık. Koruyucu sağlığı geliştirmeye, bulaşıcı hastalıkları önlemeye çalıştık. Toplumla psiko-sosyal açıdan dayanışma içinde olduk. Sağlık emekçilerinin en az altı ay süre ile ücretli izinli sayılmalarını ve bir yerlerde yeni yaşamlarını kurmaya çalışmaları için zamana ihtiyaçları var dedik. Yeni yaşamalarını kurdukları kentlerde ki sağlık kurumlarına koşulsuz tayinleri yapılsın dedik. Tayin istemeyen ama çocuklarının okulları için başka illere gitmek zorunda kalanlara ücretli izinleri bittikten sonra en az 6 ay 1 yıl arası geçici görevlendirme yapılmasını önerdik. İlini terk etmeyen çalışmak isteyenlere uygun barınma, beslenme ve hijyen koşulları sağlayın dedik ama dinleyen kim?

“AFAD TEK ADAM REJİMİN YANSIMASI GİBİ TEK YETKİLİ HALE GETİRİLMİŞ VE HIZLI HAREKET ETMENİN ÖNÜ TIKANMIŞTIR”

Yaptığımız bütün saha çalışmalarında siyasi görüşü, etnik kökeni, mezhebi fark etmeksizin toplumun her kesiminden insan ‘İlk 2-3 gün devlet yoktu. Sonrasında da ayrımcılık vardı.’ diyorlar. Belediyeler, askeriye ve tüm kurumlar bir çalışma yapacaksa; nasıl ki ülke tek adam rejimi ile yönetiliyorsa en başta AFAD tek adam rejimin yansıması gibi tek yetkili hale getirilmiş ve hızlı hareket etmenin önü tıkanmıştır. Sağlık Bakanlığı da tek adam rejiminin işkolumuzdaki vücut bulmuş hali ile hareket etmiş sendikamız başta olmak üzere işkolunda örgütlü emek ve meslek örgütlerinin tüm çağrılarına rağmen istişare etme gereği dahi duymamıştır. Koşullar ne olursa olsun biz mücadele etmekten işkolu emekçilerinin ve halkımızın yanında olmaktan bir adım dahi geri atmayacağız.  SES olarak; ‘Pandemide cilası dökülen, depremde enkaz altında kalan sağlık sisteminin yerine yenisini kuracağız.’ şeklinde konuştu.