Özgür bir üniversite için verilen mücadele, sadece akademisyenlerin değil, tüm öğrencilerin geleceği için hayati öneme sahip olduğunu belirten Eğitim-Sen Bolu Şube Başkanı Dilek Çakman, Akademik özgürlüklerin tehdit altında olduğu bu dönemde, üniversitelerin siyasi iktidarlara karşı bağımsızlığını savunmak için bir araya gelmeleri gerektiğini söyledi.

Üniversitelerde liyakat yerine siyasi aidiyete göre atamaların yapıldığı, akademik özgürlüklerin kısıtlandığı, ve bilimsel üretim yerine siyasi iktidarın taleplerine uygun çalışmaların teşvik edildiğini belirten Çakman, gençlerin, yoksulluk ve gelecek kaygısı nedeniyle eğitimlerine devam edemediğini söyledi. Eğitim-Sen Bolu Şube Başkanı Dilek Çakman açıklamasına şöyle devam etti:

“Bu mudur yükseköğrenimde kalite?”

 “Üniversitelere ve akademisyenlere yönelik itibarsızlaştırmanın sistematik bir hal aldığı; üniversitelerimizin bilimle değil piyasacı, otoriter ve muhafazakâr bir akılla yönetildiği; liyakat yerine siyasi aidiyet ilişkisine uygun görevlendirmelerin yapıldığı; üniversitelerde serbest olan tek şeyin, siyasi iktidarca makbul görüleni üretmek olduğu; gençlerin yoksulluk ve gelecek kaygısı nedeniyle okullarını terk etmek zorunda bırakıldığı bir ortamda bugün akademik yıl açılışında, artan üniversite sayıları, öğrenci sayıları ve yayın sayılarıyla üniversitelerin durumu parlatılmaya çalışılacaktır! Ancak nicel büyüme nitelik artışını beraberinde getirmemiş aksine üniversiteler ağır bir yıkıma maruz kalmış, ciddi bir nitelik kaybı yaşamıştır! Eğitim sürecinin bütün aşamalarında olduğu gibi, yükseköğretim alanında da eğitimin niteliği ve akademik yeterlilikler başta olmak üzere çok sayıda sorun bulunmaktadır. Öğrencileri rekabete zorlayan sınav sistemi öğrencilerin büyük bölümünün en kötüde eşitlendiği bir düzen yarattı. Yükseköğretim Kurulu YÖK Atlas verilerine göre bazı bölümlere eksi net yapanlar bile girdi. Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi, Fizik bölümüne de -0.25 netle yerleşmek mümkün. Bu mudur akademi, bu mudur yükseköğrenimde kalite?”

“Üniversitelerde akraba kadrolaşması had safhaya çıkmış”

“Bugün üniversiteyi üniversite yapan ilke ve değerler, tümüyle ortadan kalkmıştır. OHAL KHK’leri ile başlatılan akademik tasfiye devam etmekte, hukuksuz disiplin soruşturmaları, cezalandırma, işten atma pratikleri sürmektedir.  Üniversite rektörlerinin doğrudan Cumhurbaşkanı tarafından atanması, rektörlerin üniversite bileşenlerine, akademik özgürlüğe, etik ilkelere ve topluma karşı değil, sadece siyasi iktidara karşı sorumluluk taşımasına neden olmuştur.  Üniversitelerde akraba kadrolaşması had safhaya çıkmış, kişiye özel kadro ilanları rutine dönüşmüş, alanın bilgisine sahip olmayanlar yönetim kademelerine getirilmiştir. Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası olarak belirtmek isteriz ki mevcut durumda sadece YÖK’ün kaldırılması yetersiz olacaktır! Bu düzenin köklerinden sökülüp atılması ve bugüne kadar uygulanan politikaların terk edilmesi artık bir zorunluluktur! Bu nedenlerle; öncelikle üniversitelerin demokratikleştirilmesi önündeki en temel engellerden birisi olan Yükseköğretim Kurulu kapatılmalı ve üniversiteler arasında koordinasyonu Üniversiteler, Cumhurbaşkanı tarafından atanan rektörler tarafından değil, üniversite bileşenlerinin ortak iradesiyle seçilen kurullar eliyle yönetilmelidir. Eğitimdeki uygulamalara benzer olarak yükseköğretim alanında da dini tarikat ve cemaatler işbirliği içerisinde dinselleştirme pratikleri hız kazanmıştır. Temel hak ve özgürlükleri ihlal eden, eğitim hakkını kısıtlayan söz konusu uygulamalara son verilmeli, laik ve bilimsel eğitim esas alınmalıdır. Ehliyet ve liyakat esas alınmalı, mülakat uygulamasına son verilmelidir. Kişiye özel kadro ilanı açılmasına son verilmeli, kadro ilanları titizlikle takip edilmelidir.”

“Kendilerine bolluk, emekçilere sefalet”

“Yayın teşvik sistemi ve doçentlik kriterleri maalesef akademik yayınların niteliğinde düşüşlere yol açmaktadır. Doçentlik kriterleri bilimsel kaygılar gözetilerek düzenlenmelidir.  Üniversitelerdeki idari ve teknik personelin keyfi sürgün edilmesi engellenmeli;  eğitim ve bilimsel üretim, üniversitenin tüm çalışanlarının kolektif emeğinin ürünü olduğundan tüm üniversite idari ve teknik personeline “yükseköğretim tazminatı adı altında maaş iyileştirmesi yapılmalıdır. Neredeyse tüm üniversitelerde yemekhane ücretlerine sürekli zam yapılmakta, beslenme hakkı yok sayılmaktadır. Üniversitelerde ulaşım, yemek ve barınma hizmetleri ücretsiz olarak sunulmalıdır. Tasarruf tedbirleri kapsamında Lojman ücretlerine astronomik zam, servis hizmetlerinin kaldırılması kararları alınmıştır. Kendilerine bolluk emekçilere sefalet dayatan tasarruf kararlarıyla haklarımızın tırpanlanması kabul edilemez.”

“Özgürlüklerin önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır”

 “Akademik özgürlüklerin, ifade özgürlüğünün, sendikal hak ve özgürlüklerin önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır. Üniversiteler kurumsal özerkliği zedelenmeden mali yönden kamu denetimine açık olmalıdır. Üniversitelerde kadınların ve LGBTİ+ personel ve öğrencilerin karşılaştığı sorunlar ve ayrımcı politikalara, cinsiyete dayalı her türlü güç ilişkisine, mobbinge ve cinsel tacize karşı toplumsal cinsiyet tutum belgeleri oluşturulmalıdır. Ülkenin kaynakları, holdinglerin vergi borçlarını silmek için değil; eğitimin en temel insan hakkı olması nedeniyle öğrencilerinin barınma, ulaşım ve beslenme ihtiyaçlarını karşılamak için kullanılmalıdır.”

“BAİBÜ rektörlüğü bilim emekçilerini değil siyasi aidiyetini önemsiyor”

“Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası olarak üniversitelerin niteliksizleştirilmesine ve piyasalaştırılmasına inat bizler ‘içeride’ ve ‘dışarıda’ ısrarla ‘bir aradayız ve buradayız’ demek için insan, toplum, doğa yararına üniversiteyi savunmaya ve derslerimizi vermeye devam edeceğiz.

Bir başka önemli konuya değinmek istiyoruz. Geçtiğimiz yıl defalarca görüşme talebimizi ilettiğimiz halde ısrarla görüşmeyi reddeden BAİBÜ rektörlüğü bilim emekçilerini değil siyasi aidiyetini önemsediğini bir kez daha göstermiştir.  Eğitim Sen olarak bizler BAİBÜ üniversite bileşenlerini bu keyfi tutuma karşı üniversiteye özgürlük için birlikte mücadele etmeye davet ediyoruz.”

Muhabir: SELDA SELİN ÖZBAY