(Haber:Sinem Altunay) Eğitim-Sen Bolu Şubesi Yürütme Kurulu adına yapılan açıklamada, ekonomik krizin eğitim masraflarını artırması, müfredat değişiklikleri, eğitimde dinselleşme çabaları, Öğretmenlik Mesleği Kanunu (ÖMK) tartışmaları, öğrencileri Mesleki Eğitim Merkezleri’ne (MESEM) yönlendirme, ve taşımalı eğitimin kaldırılması gibi konulara dikkat çekildi.
Eğitim-Sen Bolu Şubesi Yürütme Kurulu, yaptığı açıklamada şunları söyledi;
“Okulların fiziki altyapı ve donanım eksikliklerinin giderilmemesi, kalabalık sınıflar, ikili öğretim, taşımalı eğitim, çocuk ve gençlerin dini cemaat ve vakıfların kreşlerine ve yurtlarına yönlendirilmesi, çocuklara yönelik taciz ve istismar vakaları geçtiğimiz eğitim öğretim yılında da devam etmiştir. Öğretmen açıkları sorun olmayı sürdürmekte, mülakata ve arşiv araştırmasına dayalı sözleşmeli öğretmenlik ve ücretli öğretmenlik uygulaması eğitim emekçileri arasındaki eşitsizliği ve adaletsizliği derinleştirmektedir. Öğretmenlik Meslek Kanunu ile “eşit işe eşit ücret” uygulamasına son verilmesi, ataması yapılmayan öğretmenler gibi çok sayıda sorun eğitim sisteminin çözüm bekleyen sorunları bulunmaktadır.
“EĞİTİMDE EŞİTSİZLİKLER ARTARAK SÜRÜYOR”
Türkiye'de eğitim sistemi, bölgesel farklılıklar nedeniyle derin eşitsizliklerle karşı karşıyadır. Kamusal eğitimden uzaklaşıldıkça eğitim hakkından eşit koşullarda yararlanma olanağının ortadan kalktığı, eğitime erişim başta olmak üzere, pek çok konuda yeni eşitsizliklerin ve adaletsizliklerin ortaya çıktığı bir dönemi yaşıyoruz.
“MEB’İN MÜFREDAT DEĞİŞİKLİKLERİ LAİKLİĞE VE BİLİME AÇIK BİR MEYDAN OKUMADIR”
Başından sonuna siyasal-ideolojik bir dayatma olarak “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” adıyla kamuoyuna açıklanan müfredat değişiklikleri, eğitimcilere, bilim insanlarına danışılmadan; eleştiriler dikkate alınmadan apar topar uygulamaya geçirilmiştir. Dinsel içeriklerle hazırlanmış, bilimsellikten uzak ve cinsiyetçi bir akılla hazırlanmış Maarif Modeli Müfredatına karşı laik, bilimsel, cinsiyet eşitliğine dayalı bir müfredat için mücadeleye devam edeceğiz.
“ARTAN OKUL VE KIRTASİYE MASRAFLARI VELİLERİN EKONOMİSİNİ ZORLUYOR”
2024-2025 eğitim-öğretim yılı başında öğrenciler ve veliler, artan okul ve kırtasiye masraflarıyla karşı karşıyadır. Yüksek kayıt ücretleri ve zorunlu bağış uygulaması, kırtasiye ürünlerinin fiyatlarında yaşanan artışlar, okul kıyafetleri, servis ücretleri vb. gibi temel okul ihtiyaçlarına gelen fahiş zamlar, öğrenci ailelerin bütçelerinde büyük gedikler açmaya başlamıştır.
Devlet, her bireyin eğitim hakkından eşit koşullarda yararlanmasını sağlamakla yükümlüdür ve bunu yerine getirmek zorundadır.
“DEPREM BÖLGESİNDE EĞİTİMDE YAŞANAN SORUNLAR ÇÖZÜM BEKLİYOR”
Deprem, hâlihazırda var olan eğitimdeki eşitsizlikleri daha da derinleştirmiştir. Yeni eğitim öğretime dönemine hala ihtiyaçları karşılanmamış şekilde başlayacak olan deprem bölgesinde eğitime eşit erişim sağlanabilmesi için hiçbir adım atılmamıştır. Öğrencilerin ve öğretmenlerin maddi ve manevi ihtiyaçları acilen sağlanmalı, uygun eğitim öğretim koşulları oluşturulmalıdır.
“ÇOCUK YOKSULLUĞU VE ÖĞRENCİLERİN BESLENME SORUNU ACİLEN ÇÖZÜM BEKLEMEKTEDİR”
Eğitim ve öğretimde son yıllarda öne çıkan en önemli sorunlardan birisi öğrencilerin okullardaki beslenme sorunudur. Türkiye’de çok sayıda öğrenci okula kahvaltı yapmadan gitmekte, yine birçok öğrencinin okulda yemek yemeden günü tamamladığı ve eve döndüğü görülmektedir. Yetersiz beslenme, çocukların sağlıklı gelişimi ve öğrenme kapasiteleri üzerinde ciddi olumsuz etkiler yaratmaktadır.Birçok çocuğumuz eğitim öğretimden kopmakta; çocuk yaşta evlenmeye ya da çocuk işçi olmaya mahkum edilmektedir.
En temel hak olan eğitimde barınma, beslenme ve ulaşım devletin sorumluluğundadır ve okul yemek programlarının oluşturulması, bu alandaki devlet yatırımlarının artırılması gerekmektedir.
“MESLEKİ EĞİTİM UCUZ EMEK SÖMÜRÜSÜ ÜZERİNDEN KURGULANMAMALIDIR”
Mesleki Eğitim Merkezleri (MESEM) son yıllarda, özellikle 2021'de yapılan kanuni düzenlemeler sonrasında, öğrenci sayısında büyük bir artış yaşanmıştır. MESEM kapsamında ucuz işgücü olarak sermayenin hizmetine sunulan çocuklar iş güvencesi ve güvenliğinden yoksun ortamlarda çalıştırılmakta, birçoğu hayatını kaybetmektedir. Ayrıca yeni dönemde planlanan mesleki lise bünyesinde mesleki ortaokulların açılması çocukların örgün eğitimden hızlıca kopmasına ve ülkenin çocuk işçi mezarlığına dönüşmesine neden olacaktır. Bundan dolayı MESEM’lerin acilen kapatılması ve çocuklarımıza nitelikli, eşit, bilimsel ve kamusal nitelikte eğitim sağlanmalıdır.
Eğitimde nitelikli bir reform yapılması gerekiyorsa, bu reformun çocukları erken yaşta meslek seçimine zorlamak yerine, onların yeteneklerini ve potansiyellerini ortaya çıkaracak şekilde planlanmasıdır. Eğitim, iş gücü piyasasına hizmet etmekten öte, bireyin bütüncül gelişimine odaklanmalıdır.
“TAŞIMALI EĞİTİMİN BAZI BÖLGELERDE KALDIRILMASI YENİ MAĞDURİYETLER YARATMIŞTIR”
Taşımalı eğitim, devletin çocukların eğitime erişim hakkını sağlama sorumluluğunun bir gereği olarak ortaya çıkmıştır. Bu uygulamanın kaldırılması, öğrencilerin temel hakkı olan eğitim hayatlarına devam etmelerini engelleyecek, devamsızlık oranlarını artıracak ve başta kız çocukları olmak üzere erken okul terklerine yol açacak; çocukların erken yaşta evlilik, çocuk işçi olma ve tarikatların himayesine girme gibi birçok tehlikeyi beraberinde getirecektir.
Ayrıca devletin bu sorumluluğundan vazgeçtiği anlamına gelecek ve toplumsal eşitsizliklerin derinleşmesine neden olacaktır. Eğitimde adalet ve eşitlik ilkelerinin korunması adına, taşımalı eğitimin kaldırılması kararının yeniden gözden geçirilmesi gerekmektedir.
“EĞİTİM BÜTÇESİ VE OKULLARA AYRILAN ÖDENEKLER YETERSİZDİR”
Ülkemizde okulların önemli bir bölümü ciddi anlamda ödenek sıkıntısı çekerken, bakanlığın okullara ihtiyacı kadar ödenek ayırmaması nedeniyle devlet okulları yıllardır adeta kaynak yaratmaya zorlanarak, öğretmenler ise öğrenci ve velileri ile ‘satıcı-müşteri’ ilişkisi gibi para ilişkisine girmek zorunda bırakılmaktadır.
Eğitimde yaşanan eşitsizliklerin önüne geçmek ve her öğrencinin nitelikli bir eğitim alabilmesini sağlamak için devletin eğitime ayırdığı bütçeyi artırması gerekmektedir. Bunun sağlanmaması, eğitimin kamusal, bilimsel ve laik niteliğini zayıflatmakta, eğitimde ticarileştirme uygulamalarının önünü açmaktadır.
“MEB ÖĞRENCİLERİN AÇIK LİSEYE YÖNELMESİNİ KOLAYLAŞTIRAN ADIMLAR ATIYOR”
Son yıllarda özellikle 4+4+4 eğitim sistemine geçiş sonrasında, öğrencilerin istemedikleri okul türlerine özellikle meslek lisesi ve imam hatip liselerine otomatik olarak kaydedilmeleri, açık liseye yönelimi artırmıştır. Birçok öğrenci, bu okullarda eğitim görmek yerine açık öğretim liselerine geçiş yapmayı tercih etmiştir.
MEB, son yıllarda açık öğretim lisesine geçişi kolaylaştırıcı adımlar atmıştır. Bu adımlar, hem üniversite sınavlarına hazırlık sürecindeki öğrencilerin örgün eğitimi bırakıp açık liseye geçmelerini hem de okuldan ayrılmak zorunda kalan veya örgün eğitimi tercih etmeyen öğrencilerin sayısını artırmıştır.
2024 verilerine göre, açık öğretim lisesinde okuyan öğrenci sayısı 1 milyon 750 bine ulaşmıştır ve önümüzdeki eğitim öğretim yılında bu sayının daha da artması beklenmektedir.
“OKULLARDA YARDIMCI HİZMETLİ GÖREVLENDİRİLMEMESİ YENİ SORUNLAR YARATACAKTIR”
2024/’25 eğitim öğretim yılı başı itibariyle okulların üçte ikisinde kadrolu yardımcı hizmetli bulunmamaktadır. MEB, tıpkı ücretli öğretmen istihdamında yaptığı gibi her eğitim öğretim yılı başında personel açığını İŞKUR üzerinden kapatmaya çalışmaktadır. 2024-2025 eğitim-öğretim yılı başlamadan MEB tarafından yayımlanan genelgede, bu yıl okullarda İŞKUR personelinin görevlendirilmesinde belirli sınırlamalar getirilmiştir. Bu kararın eğitimin niteliğini olumsuz etkilemesi kaçınılmaz olacaktır. Okul aile birliklerinin üzerine yüklenecek olan masraflar okullar arasında eşitsizliği derinleştirecek, okullarda hijyen, güvenlik ve öğrencilerin sağlığını tehdit edebilecek sorunlar yaşanmasına neden olacaktır.
2024-2025 eğitim-öğretim yılında İŞKUR personeli görevlendirilmemesi, eğitimin temel hizmetlerinin sağlanmasında önemli zorluklar yaratması kaçınılmaz görünmektedir.
“EĞİTİM HAKKINA ERİŞİMİN ÖNÜNDEKİ BÜTÜN ENGELLER KALDIRILMALIDIR”
Eğitim hakkı, her çocuğun temel bir anayasal hakkıdır ve bu hakkın ihlal edilmemesi için devletin acil adımlar atması gerekmektedir. Bunun için öncelikle tüm öğrencilerin eşit şartlarda ve ücretsiz olarak nitelikli eğitime erişim hakkının korunması için gerekli önlemler alınmalıdır. Eğitimde yaşanan eşitsizliklerin önüne geçmek için piyasacı eğitim anlayışı derhal terk edilmeli, eğitimin bütün kademelerinde kamusal eğitim anlayışı benimsenmelidir. Her çocuğun eşit ve nitelikli eğitim alabilmesi için;
Okul ve kırtasiye masrafları devlet tarafından karşılanmalıdır. Dar gelirli ailelerin eğitim masraflarını karşılayabilmesi için devlet desteği sağlanmalıdır.
Bütün eğitim kademelerinde öğrencilere ücretsiz yemek hizmeti sunulmalıdır. Eğitim harcamalarının tamamı devlet tarafından karşılanmalı, yetersiz beslenmenin giderek arttığı günümüz koşullarında eğitimin bütün kademelerinde öğrencilere en az bir öğün sağlıklı yemek ve temiz su verilmelidir.
Eğitim bütçesi acilen artırılmalıdır. Her okulun ihtiyaçları için bütçeden yeterli ödenek ayrılmalı, velilerden çeşitli adlar altında bağış toplanması yasaklanmalıdır.
Eğitimde kamu hizmeti anlayışı güçlendirilmeli ve kamusal eğitim politikaları benimsenmelidir.
Kamusal bir anlayışla parasız olmalı, içeriği çağdaş, bilimsel ve laik olmalı, resmi dil yanında diğer ana dillerde de yapılabilmelidir.
Okullarda verilen eğitimin içerik bakımından dini değil, bilimsel esaslara dayalı olması, eğitimin gerçek anlamda laik ve demokratik bir yapıda örgütlenmesi için tüm emek ve demokrasi güçleriyle birlikte mücadelemizi sürdüreceğimiz bilinmelidir.”