Sayın Okurlar;

Teşbihlerde hata olmazsa kuşlara her ne kadar ıslıktan zevk gelse de, cinsini bulamayınca ok gibi uçar ve giderler. Dolayısıyla papağanın konuşması, ezberlemesinden; hindinin düşünmesi de (papağan konuşuyor da ben neden düşünmeyeyim) demesinden kaynaklanıyor. Bir taş parçası, yüz testiyi kırar ama kaynak suları durmadan kaynar. Esasen bir işin, bir sözün anlamı varsa gök kubbede çınlar, yoksa rezil rüsva olur gider diye daha evvel de söylemiştim. Bundan böyle isabetsiz, dengesiz ve seviyesiz her şeyin sonu hüsranla sonuçlanmıştır. Ümitler diyarı varken, mutsuzluklar diyarına gitmenin de bir anlamı yoktur. Bu nedenle, Allah korusun, gaflette olanlara beddua da edilmez çünkü o tayfa zaten lanetin ve belanın içerisindedirler. Danışmak, insanlara anlayış ve akıl verir. Akıllar da diğer güzel akıllara yardım eder. Bu nedenle isabetsiz, tedbirsiz her düşünce ve emir aciz kalır. Çünkü böyle bir düşünce, gerçekleri bulamadığından, hepsinden evvel arkasını göremediği gibi önünü de göremez. Önemli olan dava, Yüce Yaratan’ın insanlara verdiği bu aziz aklı gerçeklerden hareketle değerlendirmek, güzel bir mantık süzgecinden geçirdikten sonra da onu faydalı ve verimli yollara götürebilmektir. Özetle; yalan yalandır, yanlış yanlıştır, doğru da doğrudur.

Sayın Okurlar;

  1. yüzyıldan günümüze kadar gelmiş en güzel deyimlerden birisi de şu sözdür, ben bu sözü çok severim: Dokumadan mutaf, okumadan âlim olunmaz.

Not: Mutafçılık, keçecilik sanatına verilen isimdir. Dokuyanlarına da mutaf denilir.