Sevgimiz için gene yollara düşmüştük. Arkadaşımız Emin Demirel’in arabası ve onun kaptanlığında Ben, Özcan Özdemir ve Önder Gökdemir ile birlikte umutlarımıza yelken açıp Ankara’ya Keçiören karşılaşmasını izlemek için gidiyoruz.

Tabii ki arabanın içerisinde koyu bir Boluspor muhabbeti olunca vakittin nasıl geçtiğini, yol tabelasında Ankara 60 km yazısıyla anlıyoruz. Yol üzerinde ki bir dinlenme tesisine girerek mola verip aç karnımızı doyuruyoruz.

Molayı kısa tutup Aktepe stadyumuna bir an evvel gitmek istiyoruz. Derken arkamızdan gelen modelli İstanbul plakalı bir arabanın ısrarlı bir şekilde kısa ve uzun farlarıyla bize bir şeyler anlattığını hissediyoruz. Arabanın yanımızdan geçerken sağda durmamızı isteyince bizde tanıdık 14 plakayı görünce oda maça gidiyor deyip, sağa çekip dörtlüleri de yakarak durduk.

Adam arabasından inerek yanımıza kadar geldi ve Emin’e ‘Mehmet beni tanımadın mı? Uğur otomotivde

tanışmıştık, arabanı getirmiştin’ dedi Emin ve bizler şaşkınız. Adam ‘Karnınız aç ise ilerde bir şeyler ısmarlayayım’ diyerek belki samimiyetini artırmaya çalışıyordu. Hepimiz sağ ol deyip maça gittiğimizi ve ayrıca karnımızın tok olduğunu söyledik. Bu arada Emin adının Mehmet olmadığını ve kendisini çıkartamadığını söyleyince adının Mehmet olarak aklında kaldığını söyledi. Arabasına doğru yönelerek bagaj kapısını açtı. Bizler arabanın içeirsinde olup biteni izlemeye çalışıyoruz ama aklımızdan da kötü bir şey geçmiyor. Tanıyor ki koca yolda bizi durdurdu diyoruz.

Dışarıda konuşulanları net duyuyoruz. Adam ‘Sizlere bal vermek istiyorum hem de anzer balı çıtalı, çuval içersine koydum yersiniz’ diyor. Çuvalı bizim arabanın bagajına kendi elleriyle koyuyor. Arkadaşımızda adamın bu davranışın altında kalmamak için bir miktar para veriyor. Malum şahıs ise bu paraya simit dahi alınamayacağını söyleyerek hışımla bizim arabanın bagajından kendi elleriyle yerleştirdiği sözde balı alarak söylenerek arabasına binip uzaklaşıyor bizde yolumuza devam ediyoruz. Ama gözümüz bu sefer yollarda İstanbul plakalı beyaz renkli markası bilinen o arabayı bulma umudunda oluyor.

Arabanın içerisinde ise ister istemez, bırakın Ankara’yı Keçiören’e kadar adamı ve balı konuşuyoruz. Kimsenin tanımadığı bir adamın sonuçta bize, plaka korumalığında uğur otomotiv yazısından yakınlık kurabileceğini aklımızın uçuna bile getiremiyoruz..

Kısacası Ankara’ya maça giderken otobanda böyle ilginç bir olay başımıza geldi. Bir noktada basiretimiz bağlandı ama gene de gözümüz açık dikkati ise elden bırakmadık. Sonra nemi oldu? Karşılaşmada galibiyeti koruyabilseydik eğer bizim için ‘BALLI' galibiyet olacaktı.