Sayın Okurlar;

Beşeri münasebetlerimizde söylemedik söz yoktur, işitmedik söz çoktur. Söyleyeceğimiz çok olursa işiteceğimiz de çok olur. Mehmet Akif Ersoy üstadımız bu konuda ne güzel bir söz söylemiş:

Sana vicdanımı açtım, okudum dinlesene

Söyleten başkasıdır, bakma hocam söyleyene

Sayın Okurlar;

Söyledikçe söz ürer, estikçe toprak ürer. Bunun için söyleme güle, deyiverir ele demişler.

Sakın ey ehl-i dilin, gonca-i gülzarı sakın

Açma gül gibi, derunundaki esrarı sakın

                                        Taşlıcalı Yahya Beğ

Sayın Okurlar;

Söz güherdir ancak bazı sözler ne kadar ucuz ise işler de o nispette pahalıdır.

Kelamın fıdda ise ger sükutun olsun zeheb

Kemal, ehl-i kemalatı sükutu ile buldu hep

Bu konuda madalyonun bir de diğer yüzüne bakalım. Soru şu; (Söyleyen kimdir, akıl katmanı, akıl çapı ne kadardır ve de ne kabiliyettedir?) Örneğin; Teşbihlerde hata olmaz derler, buradan hareketle diyoruz ki (Köpeğin aslan gibi kükremeye yeltenmesi ne kadar gülünç oluyorsa alnında bir nur, göğsünde bir niyaz ışığı bulunmayan kaporta bir kafanın söze kalkışması ve söz ustalarının yanında bir o kadar gülünç vaziyet alır, pek tabii basitliktir.) Gerçek söz sanatında satıcılığa ve reklama da yer yoktur. Bilmediğini bilmeyen bir kafadan söz dinlemek, dinlemiş olmak için dinlemekten başka hiçbir şey ifade etmez. Şakih-i Belhi’nin minderine kurulup Yıldırım Beyazıt hakkında fetvaya kalkışmak akil ve kamil insanların yapacağı işler değildir. O zaman en azından biliyorsak konuşacağız. Bilmiyorsak yine kusura kalınmasın ama hayvanlar gibi susulması, sükut edilmesi daha faziletli bir hareket olur. Klasik bir deyim de olsa söz gümüşse sükut altındır, demişler. Benim bu konudaki kanaati acizem, her zaman olgun ve dolgun sözlere olan bağlılığımdır. En basit ifadesiyle çürük cevizi ve çürük fındığı hafifliği ziyadesiyle utandırmış ve yıpratmıştır. Öyleyse yine halkın deyimiyle ağır ol, batman gel demişler.