İslam kültüründe( Ecdadımız)   başta imam hatiplik olmak üzere cami hizmetlerini yürütenlere; minberden, mihraptan, kürsüden din-i mübin-i İslam’a hizmet edenlere “Hademe-i Hayrat” denilmiştir. Yani hayra hizmet edenler! Bu gün ise “din görevlisi” olarak isimlendirilen hocalarımız, aslında hayatımızın her noktasına dokunan seçkin şahsiyetlerdir. Bu cümleden olarak; dünyaya geldiğimiz andan itibaren, erkek veya kadın olalım, hayatımızın önemli dönüm noktalarında yanı başımızda hep onları görürüz. Doğduğumuzda kulağımıza ezan ve kâmet okuyarak ilk ilahi mesajları ondan duyarız. Çocukluk diyeceğimiz yaşlarda iken sünnetimizden tutunda Kur’an’la tanışmamıza, camilerde buluşmamıza hep onlar rehber oldular. Askere giderken, gelinlikle evden çıkarken ve damat olup nikâh akdini yaparken yine onun duasındayız. Nihayet ölüm döşeğinde başımızda Yasin-i şerif okuyan, ebedi yolculuğa hazırlayan, herkes feryadı figan ederken dualarla dünyadan uğurlayan yine o elleri öpülesi güzel insanlardır.

Nurettin Topçu, İslam ve İnsan” kitabında, din görevlisini şöyle tanımlar: “Din görevlisi ahlakı ile örnek olan kimsedir. Onun en başta görevi, insanların sefaletlerinin yanında yaşamak, ister vücutta ister ruhta gözüksün, lakin her halde ruhu sefalete sürükleyecek olan acıların yıktığı varlıklara uzanıp onları yerden kaldırmaktır. Din görevlisi ruhların kurtarıcısı, ahlak yaramızın doktorudur.”

Tarihten günümüze gerçek Kuran hizmetkârları önce Allah'ın (c.c.) sonra Hz. Muhammed s.a.v.in övgülerine mazhar olmuşlar ve bunun yanında bütün müminlerin de sevgisini, saygısını ve duasını kazanmışlardır. Kur’an-ı Kerimde Rabbimiz şöyle buyuruyor:

 “Sizden, hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa erenler onlardır.” (Ali İmran, 104)

“Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle davet et; onlarla en güzel yöntemle tartış. Kuşkusuz senin rabbin, yolundan sapanların kim olduğunu en iyi bilendir; O, doğru yolda bulunanları da çok iyi bilir.”  (Nahl, 16/125)

“Allah’a çağıran, salih amel işleyen ve ‘Kuşkusuz ben Müslümanlardanım’ diyenden daha güzel sözlü kimdir?”( Fussilet, 41/33.)

Hz. Peygamber s.a.v de hadislerinde:

 “İnsanları doğru yola çağıran kimseye, kendisine uyanların sevabı gibi sevap verilir. Ona uyanların sevaplarından da hiçbir şey eksilmez. Başkalarını sapıklığa çağıran kimseye de, kendisine uyanların günahı gibi günah verilir. Ona uyanların günahlarından da hiçbir şey eksilmez. (Müslim, İlim, 16; Tirmizi, İlim, 15)

İslâm’da iyi bir çığır açan kimseye, bunun sevabı vardır. O çığırda yürüyenlerin sevabından da kendisine verilir. Fakat onların sevabından hiçbir şey noksanlaşmaz. Her kim de İslâm’da kötü bir çığır açarsa, o kişiye onun günahı vardır. O kötü çığırda yürüyenlerin günahından da ona pay ayırılır. Fakat onların günahından da hiçbir şey noksanlaşmaz.”  (Müslim, Zekât, 69; Nesai, Zekât, 64)

En hayırlılarınız Kur’an’ı öğrenen ve öğretenlerinizdir”(Tirmizî, Fedâilü’l-Kur’ân, 15)

Ataullah İskenderi’nin şu sözü çok hoşuma gidiyor: " Allah indindeki yerinizi öğrenmek istiyorsanız, Allah'ın sizi hangi işte istihdam ettiğine bir bakın". Allah bize kendi kapısında iş vermiş. Diğer işler ve meslek gurupları da çok saygın ve güzel olmakla beraber, kimi metrelerce yer altında, kimi havada, kimi de çok zor ve sıkıntılı işlerde çalışıp rızkını temin ederken, bizler camilerde, Kur’an Kurslarında ve ilgili birimlerde çalışıyoruz.

Bu hademe-i hayrât işlerini yapmak çok büyük bir şeref olduğu gibi bir o kadar da tehlikelidir. Çünkü ahiret ameli ile dünyalığını kazanan tek meslek grubudur. Önemli olan ve bir o kadar da tehlikeli olan bu mesleğin olmazsa olmazı; İlim, kıraat, samimiyyet ve takvadır.

Allah; İslam’a, Kur’an’a, Müslümanlara, vatanımıza ve milletimize hizmet eden din gönüllülerinden razı olsun! (Âmîn).

Ali Rıza TAHİROĞLU/Bolu İl Müftüsü