Sayın Okurlar;

Devlet, acil bir hasta için helikopter gönderiyor, bir kadın ekili tarlama inmesin diye direniyor, el-kol hareketleri yaparak helikopteri geri gönderiyor (televizyon haberlerinden).

Sayın Okurlar;

Şimdi sadede gelelim. Hayatta ne yazık ki yaşarken yerleri boş olan insanlar hala çok. Şu olayın vahametini düşünebiliyor musunuz? İnsanoğlu hamiyetsiz olursa işte böyle oluyor. Bir karış toprak alanı için bir canın kurtarılmasını düşünmekten aciz, menfaatperest bir kafa. Allah korusun, böyle bir düşüncenin sahibi ister ben olayım, ister başkası olsun ne fark eder?

Sayın Okurlar;

Zalime zulüm adalettir, gaflet içinde olanlar da zaten belanın içindedir. Nitekim bir insanda iyilik ümidi, kötülük korkusu ve merhamet duygusu olursa işte o zaman akıllılık ona tabiat olur. Dünya kurulduğundan bu zamana kadar, acımasız olanların yoluna bir defa olsun bir nur, bir niyaz ışığı ve uğur doğmamıştır. Çünkü kalbi fesat, haset ve rezalet olanın zaten ne asaleti ne de fazileti olur. Keremsiz yaşayan insan, dağlarda işe yaramayan odundan farksızdır. Örs gibi katı olan yüzsüzlerin işte bunun için olacak ki başından çekiç eksik olmaz. Büyüklerin sözüyle (çıfıt nedir ki sadakası ne olsun?). Bir insan, iç yüzünde kötü ise zahirdeki şerefinin ne faydası olabilir? Sen ümidi sür kü seni kimse sürmesin. Kalbi, gönlü mücella olmayan girdap düşünce, her zaman tehlike olmuştur. Ayna, ayna iken buharlaştığı zaman yüzünü göstermiyor. İşte bunun için kötü demirden güzel bir kılıç yapılmıyor. Böyle olunca kötülere iyilik etmek, iyilere kötülük etmek gibi bir şey oluyor. Sonuç; kötü yaradılışlı her zalim bir gün ölür gider ama bilinmelidir ki üzerindeki laneti de devamlı kalır. Olgun, dolgundur; dolgunlar da olgundur.

Sayın Okurlar;

Ekinler sapta, taneler harmanda belli olur. Sözümüzü bağlayalım; eşek ölürse semeri kalır, insan ölürse eseri kalır.

Yüce Yaratan, devlete, millete zeval vermesin. Memleketi de faydalı her kişi başta olmak üzere hâkimsiz ve hekimsiz etmesin. Hayırlı Ramazanlar.