Hayattaki en acımasız duygu şüphesiz ki kandırılmaktır. En acısı ise bu durumu asla kabullenememektir. Bir söz vardır ya; “kendine yapılmasını istemediğin bir davranışı, bir başkasına yapmayacaksın.” Yani demem o ki, eğer kandırılmak istemiyorsan, kimseyi kandırmayacaksın. Hepimiz hayatımız boyunca birçok kere kandırıldık. Ve bununla yaşamayı da öğrendik. Öğrenemediğimiz tek şey ise gerçeğini bildiğin halde buna inanıp yaşamak. Çocukken kandırılıyorduk. Çok istediğin bir şeyi sana alamadıklarında tek bir cümle ağlamanı durduruyordu. “Paramız olunca alalım.”, “sana bunun daha iyisini alacağız.” ,“hem bu hiç güzel değil ki.”  Gibi birçok kandırılma cümleleri biranda gözyaşlarımızı durdururdu. Ama işler tabiî ki değişiyor. Artık büyüdün ve kanmakta zorlaşıyor. Burada tek yaptığımız şey karşımızda ki insanı çok sevmek. O ne söylerse söylesin sen zaten kendini inanmaya adadın. Aslında onun cümleleri bir şeyi değiştirmeyecek. Sen baştan inandın…

Şuan tek istediğim; “Hayata ve kimseye karşı sorumluluğum olmasın, isteklerimi biraz ağlayıp zırladıktan sonra elde etmeyi özledim.”

Peki, hep böyle kandırılmaya mecbur muyuz?  Buna biz dur diyemez miyiz?

Ama artık bu dünyada kötü insanların olduğunu biliyorum. Güçlü olmazsam ve zırhlarıma sarınmazsam bana zarar vereceklerini biliyorum. Umarım herkesin taktiği budur. Yoksa diğer türlü yaşamak imkânsız…

Bir de, kendini kandırmak diye bir şey vardır bilirsiniz. Yaptığı yanlışlıklara ve beyninden geçen kötü düşüncelere, kişi kendini öylesine kaptırır ve buna kendini o kadar inandırır ki, ortaya da anlaşılamayan durumlar çıkar. Herkesin gördüğü yanlışı o doğru olarak kabul eder. Bunun önüne sadece kişi kendi geçmelidir. Aç insan çabuk kandırılır. Sevgiye aç olan insan zaten inanarak gelir. Her şeyin başı sevgisizlik olduğunu düşünüyorum. Ama bana göre sevilmek yerine sevmeyi isterim. Gökyüzünde uçan kuşu, mis gibi kokan havayı, yağan yağmuru… Yeter ki sevmeyi bilelim. Sevecek o kadar güzel şey var ki.

Yazar George Bernard Shaw’ın, güzel bir tespitiyle noktalamak istiyorum. Şöyle diyor ünlü edebiyatçı. “Yalancının cezası, kendine inanılması değil, onun kimseye inanamamasıdır.”