İslam öncesi cahiliye dönemini, haklı olarak hepimiz olabildiğince eleştiririz. Bilhassa diri diri kumlarına gömülen kız çocuklarının çığlıklarına çağlar ötesinden kulakkesilip, bu vahşeti lanetleriz. Fakat cehaletin, sadece bir çağın değil, bütün zamanlarda var olan bir zihniyetin ve anlayışın sorunu olduğunu unuturuz. Bugün kadın yönelik her türlü şiddet ve zulmün aynı zihniyetin ve anlayışın doğurduğu bir sonuçtur. Bu günün dünyasında şiddet, din, dil, ırk ve sosyal statü tanımaksızın bütün insanlığı tehdit eden bir boyutta yaşanmaktadır. Ne yazık ki bu tehdidi en ağır biçimde yaşayanlar kadınlar ve çocuklar olmaktadır. Gün geçmiyor ki, zalim ve gaddar zihniyetler bir cana kıymasın. Bizim inancımızda ve örfümüzde “Kadına el kalkmaz!”denir. Resulullah Efendimiz (s.a.s) şöyle buyurmaktadır: “Müslüman, diğer müslümanların elinden ve dilinden güvende olduğu kimsedir. Mümin de insanların canları ve mallarını kendisine karşı emniyette bildikleri kişidir.”( Tirmizî, İman) Ancak ne hazindir ki bugün, genelde insanlara özelde kadınlara reva görülen şiddetin vicdan azabını yaşıyoruz.

Elbette yüreklerin yangın ve ateşini söndürmeye belki gücümüz yetmez. Ama yüreklere ateşin düşmemesi için fert, aile, toplum ve kurumlar olarak üzerimize düşeni yapmalıyız.  Bu konudaki sorumluluklarımızı yeniden gözden geçirmeliyiz. Her türlü istismar, taciz ve tecavüzün, kadını aşağılamanın, hırpalamanın ve hatta incitmenin ne kadar büyük bir günah olduğunu hem unutmamalıyız ve hem de anlatmalıyız. Hangi gerekçeyle olursa olsun bir cana kıymanın bütün insanlığı öldürmek kadar büyük bir günah olduğunu bilmeliyiz. Kur’anı kerimde “…kim bir kimseyi öldürürse bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de bir can kurtarırsa bütün insanların hayatını kurtarmış gibi olur.” (Maide, 32) buyurulmaktadır.  Bu sebepledir ki, her birimiz şiddet ile mücadelede üzerimize düşeni yapmalıyız. Şefkat ve merhameti, erdem ve fazileti kendimize şiar edinmeliyiz.

Peygamber efendimiz (s.a.s) hayatı şirk, zulüm ve haksızlıkla mücadele ile geçmiştir. Kur’an-ı Kerim’in emrettiği, Hz. Peygamber (sav)’ in gerçekleştirdiği merhamet eksenli ahlaki dönüşüm ve zihniyet yenilenmesine bugün daha fazla ihtiyacımız olduğu aşikardır. Kalplerde Allah korkusu olmadıkça, insanlarda kul hakkı bilinci hakim olmadıkça, ahiret inancı ve hesap verme bilinci hayata yön vermedikçe sadece idari ve hukuki işlemler bu vahşetin önünü almaya yetmez. Unutmayalım ki, Efendimiz (s.a.s)’in, “Her müslümanın bir başka müslümana kanı, malı, ırzı haramdır.”( Müslim, Birr ve Sıla, 32) buyurmaktadır. Vesselam Kadına EL-KAL-KA-MAZ!

Ali Rıza TAHİROĞLU/Bolu İl Müftüsü