Sayın Okurlar;

Konuşmalar canlı ve karşılıklı iki kişi arasında geçiyorsa ister konuşmacılar ister sunumu yapan kişi olsun, benim bildiğim kadarı ile, dinleme adabı içerisinde olmalıdırlar. İşte bunun için genelde ve literatürde müziğin dördüncü kuralı da dinlemektir. Bu konuda Sadi Şirazi’ye müziği tarif eder misiniz diye soruyorlar. Sadi bu soruya cevap vermeden şöyle bir cümle kullanıyor; (Bunu tarif etmeden evvel şu noktayı öğrenmem gerekir; Dinleyen kimdir ve ne kabiliyettedir?) Buradan da anlaşılacağı üzere, herhalde dolmuşta giden insanlara, hepsine olmasa da müzik tarifi yapmak yersiz olur. Aslında dinleme hayatın bütün devresinde önemlidir. Yani önce dinleyelim de olumlu ve olumsuz yönlerini sonra konuşalım.

Sayın Okurlar;

Televizyonlarda bu türden karşılıklı sorulu ve cevaplı konuşmalara çok rastlıyoruz. Soruyu soran kişi, karşı taraf cevabı anlatırken bazen dinleme adabını unutuyor, devamlı önüne bakıyor veya bilgiler, belgeler karıştırıyor. Yani sen beni sesledin, soru da soracaktın, o zaman beni dinlemek durumundasın. Sen devamlı önüne baktığın zaman, ben bu açıklamaları muhatap kişiye mi anlatacağım yoksa duvarlarla mı konuşacağım? Konuşmacı, soru soranın yüzüne karşı konuşurken soruyu soran kişinin devamlı önüne bakması ve başka bilgiler ve belgelerle uğraşması, bilmiyorum ama saygıyla ne derece bağlaşır? Keskin ilçemizin çok sevdiğim aşıklarından rahmetli Hacı Taşan’ın bir türküsü vardır; (Elim saz çalıyor, aklım bir yanda) diyor. Yani insanoğlu mantıken de dikkatini ikiye bölemez. Burada ana konu, konuşma açısından ortaya konulan saygınlıktır. Özetle; Dinlemeyecektin, beni neden sesledin? Konuşma yapıldığına göre dinlememezlikten meydana gelen bu görüntü, adabı muaşeret kaidelerine uyuyor mu?

Sayın Okurlar;

İnsanlar konuşmuş olmak için konuşmazlar, yazmış olmak için de yazmazlar. Yüz mermide nişanı bulamıyorsan bana avcılıktan bahsetmeyeceksin. Öyle (gözlerimi kaparım, vazifemi yaparım) gibi avami düşünceler, ciddi konuşmaların saygınlığına gölge düşürür. Esasen bir sözün manası varsa gök kubbede çınlar, yoksa rezil rüsva olur gider diye bu cümleyi bazı yazılarımda da dile getirmiştim. Yani sen soru soracaksın, beni dinler görünüp önüne bakacaksın, hem de konuşulanları anlamaya çalışacaksın. Bunun konuşma zinciriyle, konuşma halkasıyla ve konuşma adabıyla hiçbir ilgisi yoktur. Soru soruyorsan doğru soracaksın, cevap veriyorsan doğru cevap vereceksin. Bunlar yoksa, iş göstermelikten öteye hiçbir anlam ifade etmez. İşte bunun için güzel konuşan insanlar konularını ciddiyetle hazırlar ve kimle konuştuklarını da çok iyi seçerler.

Sayın Okurlar;

Şu kalem dediğimiz yazı aracının bir aklı, bir gözü olsaydı her parmağın arasına girer miydi?

Sonuç; Netice itibariyle seviyesiz serseri cahilde kalem, delide de silah bunun için t