Bolu İl Sağlık Müdürlüğü Psikoloğu Elif Saraç, Korona virüsün psikolojik, fiziksel ve duygusal açıdan kişilerde stres ve kaygı durumları oluşturduğunu söyledi. Saraç; “Salgın sürecinden kaynaklı hepimizde bir takım psikolojik belirtiler ortaya çıkmaktadır. Sosyal izolasyon ve karantinanın getirdiği bir yalnızlık hissi oluşabilir. Geleceğe yönelik çaresizlik ve umutsuzluk hissedebiliriz” dedi.

Haber: Aslı Akış

Çocukları korona virüsü’nün psikolojik etkilerine karşı nasıl desteklenmesi gerektiğine dair önemli bilgiler veren Bolu İl Sağlık Müdürlüğü Psikoloğu Elif Saraç, Çocukların ebeveynlerinin duygularından ve tutumlarından oldukça etkilendiğini, bu sebeple ebeveynlerin olumlu düşünmesi ve süreçte çözüm odaklı bir yerde durmasının oldukça kıymetli olduğuna dikkat çekti.

“ÇARESİZLİK VE UMUTSUZLUK HİSSEDEBİLİRİZ”

Korona virüs salgınının, insanlar üzerinde psikolojik ve fiziksel etki yaratması ile birlikte belirsizlikten kaynaklı kaygı yaşanabileceğine dikkat çeken Psikolog Elif Saraç; “Şu anda yaşadığımız salgın sürecinden kaynaklı hepimizde bir takım psikolojik belirtiler ortaya çıkmaktadır. Günlük rutinlerimiz bu süreçte değişmekte ve bu da doğal olarak anksiyetemizi arttırabilir. Yaşadığımız belirsizlikten kaynaklı hayatımız üzerindeki kontrolümüzü kaybediyor gibi hissedebiliriz. Sosyal izolasyon ve karantinanın getirdiği bir yalnızlık hissi oluşabilir. Geleceğe yönelik çaresizlik ve umutsuzluk hissedebiliriz. Sevdiklerimize karşı yoğun kaygılar duyabiliriz. “Ya ona bir şey olursa? , Ya ona da bulaştırırsam?’’ gibi düşünceler aklımızdan geçebilir. Sürece dair birilerini suçlama eğiliminde olabiliriz. Eski alışkanlıklarımıza özlem duyabiliriz. Yine bu süreçte konsantre olmakta ve dikkatimizi toplamakta güçlük çekebiliriz. Bir şeyleri hatırlamakta gün içerisinde zorlanabiliriz. Yalnızca olumsuz düşüncelere odaklanabiliriz. Çok fazla uyuma davranışı gösterebiliriz ya da uykuya dalmakta ve bunu sürdürmekte güçlük çekebiliriz. Çok fazla yemek yeme ya da iştah kaybı gözlemleyebiliriz. Sorumluluklarımızı önemsemeyebiliriz ya da sürekli bunları erteleyebiliriz. Sürekli yalnız kalma isteği ya da sürekli birilerinin yanında olma isteği oluşabilir. Sürekli olarak gergin ve huzursuz hissedebiliriz. Bunlara bulantı, çarpıntı, yerinde duramama, baş ağrısı, mide bağırsak problemleri gibi belirtiler de eşlik edebilir” şeklinde konuştu.

FARKLI AKTİVİTELER YAPILMALI

Evde kalınan süreçte psikolojik sağlamlık oluşturmak için yapılması gerekenler konusunda tavsiyelerde bulunan Saraç; “Aslında gösterdiğimiz bütün bu belirtiler anormal süreçte yaşadığımız normal tepkilerdir. Peki, nasıl düşüneceğiz bu süreçte? İyi hissetmek için neler yapacağız? Öncelikle benim gösterdiğim bu tepkiler normal diye düşüneceğiz. Yalnız değilim, herkes bu süreçten geçiyor. Bu geçici bir süreç ve bazı şeyler benim kontrolümde değil diye düşüneceğiz. Ev içerisinde kendimizi iyi hissettirecek örgü örme, yemek yapma, çiçek bakımı, müzik dinleme, kitap okuma gibi şeyler yapabiliriz. Uzun süredir vakit bulamadığımız, ertelediğimiz dolapları düzenleme, tamirat işleri gibi şeyler yapabiliriz. Sık sık telefonla ve görüntülü olarak sevdiklerimizle konuşabiliriz. Duygu ve düşüncelerimizi güvendiğimiz kişilerle paylaşabilir ya da yazabiliriz. Sohbet konularımız sürekli salgın hakkında olmamalı, başka konulardan da konuşabilmeliyiz. Gün içerisinde sürekli haber kanallarını izlememeli bunu 1 ya da 2 seferle kısıtlamalı ve güvenilir kaynaklardan bilgi almalıyız. Zihnimizi bilgi kirliliğinden korumalıyız. Bağışıklık sistemimizi güçlendirmek adına uyku ve beslenmemize dikkat etmeli, sigara ve alkolden mümkün olduğunca uzak kalmalı ve bol bol su içmeliyiz” ifadelerini kullandı.

“BELİRSİZLİK ÇOCUKLARIN KAYGISINI DAHA FAZLA ARTTIRACAKTIR”

Psikolog Elif Saraç, korona virüsün çocuklar üzerindeki psikolojik etkisi olduğunun altını çizerek anne-babalara önemli görevler düştüğünü ifade etti. Saraç; “Çocuklar da aynı şekilde psikolojik belirtiler göstermektedirler. Çünkü onlar da bizim gibi aynı süreçten geçmektedirler. Ayrılık karşısında ağlama, üzüntü, korku, öfke gibi tepkiler verebilirler. Yerinde duramama, saldırganlık ya da tam tersi içe kapanma ve geri çekilme  gibi davranışlar gösterebilirler. Aslında yine bu tepkileri normal kabul ederiz. Peki, biz ebeveyn olarak neler yapabiliriz? Bu süreçte onlarla bu konu hakkında konuşmaktan kaçınmamalıyız. Çünkü belirsizlik onların kaygısını daha fazla arttıracaktır. Sorduğu sorulara kısa ve net olacak şekilde yaşına uygun düzeyde cevaplar vermeliyiz. Onlarla konuşurken kendi kaygımızı kontrol etmeliyiz. Çocuklar rutinleri severler ve bizim bu rutinleri korumamız gerekir. Çocuklarda negatif duygular varsa bunları ifade etmelerini sağlamalıyız. Bunu konuşarak ya da resim yapmalarını teşvik ederek yapabiliriz. Çocuklarımızla ev işlerini paylaşabilir, yaşına uygun düzeyde sorumluluk verebiliriz. Bu hem sorumluluk duygularını arttıracaktır hem de onların bu süreci sağlıklı atlatmalarını sağlayacaktır. Çocuklarımızla bu süreçte görüşemiyorsak mutlaka onlara ne zaman görüşebileceğimizin bilgisini vermeye çalışalım. Kendisini ve çevresini korumak adına sık sık ellerini yıkamalarını destekleyelim. Bunu tekerlemeler ve şarkılarla oyun şeklinde yapabiliriz. Ev içerisinde kitap okuma puzzle yapma, kutu oyunları, mutfakta vakit geçirme gibi aktiviteler yapabiliriz. Çocuklar sürekli evde vakit geçirdikleri için enerjilerini bir şekilde atmaları lazım. Bunu müzik açarak, birlikte dans ederek ve basit egzersizler yaparak sağlayabiliriz. Son olarak sağlığımız için evde kalalım ama ruh sağlığımızı da unutmayalım!” diye konuştu.

Editör: TE Bilisim