İstismarı kısaca çocuğun büyüme ve gelişmesini olumsuz yönde etkileyen her türlü davranış olarak

tanımlanabilir. Çocuk istismarını fiziksel istismar, cinsel istismar, duygusal istismar ve ihmal şeklinde

sıralayabiliriz.

Çok sık karşımıza çıkan 'Çocuk Cinsel İstismarı' nı konuşacağız.

Çocuğun cinsel istismarı sadece cinsel ilişkiyi kapsamaz. Ağız veya genital temas, kötü dokunma,

okşama, teşhir ve pornografik görsellerin izletilmesi veya çekilmesi gibi birçok davranış örüntüsünü

içerisinde barındırır.

Türkiye’ de Kadına Yönelik Aile İçi Şiddet Araştırması (2015) ‘nda kadınların %8.9’ u 15 yaşından önce

cinsel istismara maruz kalmıştır. Cinsel istismara maruz kalanların %38’ i “yabancı kişiler” tarafından,

%15’ i ise “tanıdıklar (aile üyeleri)” tarafından çocukluk döneminde bu istismara maruz kalmıştır. Bu

verilerden yola çıkarak azımsanmayacak düzeyde aile içi cinsel istismara maruz kalan birçok birey var.

Unutulmaması gereken bir diğer nokta sadece kadınların istismara maruz kalmadığıdır.

Çocuklar genel olarak psikolojik açıdan etki altına alınarak (korkutularak, tehdit edilerek vs.) cinsel

ilişkiye maruz bırakılmaktadır. Aile içi cinsel istismar bebeklik döneminden başlayarak çok uzun yıllar

boyu devam eden hatta yetişkinlik dönemine kadar uzayabilen bir süreç olabilir (Zastrow ve Ashman,

2014, s. 294). Fakat çocuklar, ortaya çıkaracağı olası sonuçları ve korkuları nedeniyle uğradıkları cinsel

istismardan çoğunlukla başka kişilere bahsetmekten çekinir. Suçluluk duygusu yaşayabilirler. Sanki

suçlu olan kendisiymiş gibi kendini suçlama eğiliminde olabilir. Düşünceler çocuğun yaşı, cinsiyetine

göre değişiklik gösterebilir. İstismar konusunda toplumda var olan kalıp yargılar da çok önemli bir

etkendir.

Yaşanılan istismarın etkisi ömür boyu kendisini göstermeye devam eder. Belki de yıllar sonra kendisini

hazır hissedip yaşadıklarından bahsedebilir. Belki 30'lu belki 40'lı yaşlarında belki de hiçbir zaman

yaşadıklarını anlatamayacaktır. Medyada denk geldiği bir haberde yaşantısını hatırlayıp tekrar başa

dönebilir. Öfkelenebilir ve birçok olumsuz duyguyu yoğun bir şekilde tekrar yaşayabilir. Bizler

kamuoyu oluşturmaya çalışırken ikincil bir travma yaratabileceğimizi, kısacası yardım etme adı altında

daha çok zarar verebileceğimizi aklımızdan çıkarmamalıyız.

Asıl istediğimiz her çocuğu korumaktır. Sık sık karşılaştığımız bir slogan var. ‘BİR ÇOCUĞUN

ÇIKARAMADIĞI SES OLMAK ZORUNDASIN’. Dinleyeni olan çocuk konuşur. Çocuklar kendilerini sözlü

olmasa dahi ifade etmeye çalışır. Bir çocuğu çıkmazda bir başına bırakmamalıyız. Çocuğu dinleyen,

anlayan, değer veren ve ona inanan dinleyeni olmalıyız. Biz çocuklara inanmaya devam etmeliyiz.

Çocuklar konuşmalı ve onlar konuştuğunda biz arkalarında durmalıyız.