Sayın Okurlar;

Bazı konular açık, net ve anlaşılır. Örneğin; Maske takınız. Şimdi bu sözün neresi anlaşılmıyor?

Efendim mesele, aslında bu değil. Asıl mesele bildiği halde bilmemezlikten gelmedir. Buna halk edebiyatımızda (Tecahül-ü Arif) denilir. Yani bilgisinde, ilgisinde oluyor ama gereğini yapmıyor. Şimdi böyle bir düşüncenin sahibinden bir lira bir sadaka istesen, dünyanın bahanesini yaratır. Çünkü işine gelmedi. Devletimiz, maske tak diyor. Bunu bildiği halde yapmıyor ama düğünde çiftetelli oynamasını, askere yolcu ederken toplum kurallarını unutup tabancasının tetiğine basmasını hiç mi hiç ihmal etmiyor. Dolmuştan otuz beş – kırk kişi inince ilgili trafik memuruna (ne yapayım memur bey, beni dinlemediler) diyebiliyor. Bunlara söz mü yok?

Sayın Okurlar;

Bir insandan, genel anlamda ifade edeyim ki dikkat, sorumluluk, görev ve yetki kavramları kaybolursa işte olaylar böyle palyaço bir hal alır. Yani halkın deyimiyle böyle resmi, net ve kesin kurallara (önemlidir) sözünü eklesen de, bu kaporta kafa bunu yine almıyor.

Sayın Okurlar;

Bir insanın, ama şöyle ama böyle akıl katmanları kısır, akıl çapı da mercimekten küçük olursa bu kafadan ne bekleyeceğiz? Örneğin; Taşa, seni altın yapalım dersen olmaz. Ama bakır madenine seni altın yapalım dersek olur. Çünkü bakırın cevheri alaşımla altın olmaya müsaittir. Bütün mesele cevher meselesidir. Durum böyle olunca bir gram altın, bin kilo otla bin sene değil yüz bin sene de geçse bir araya gelip ota iltifat etmez. Aslında bu türlü hallerin gururla, çalımla ne ilgisi var? On üçüncü yüzyıldan bugüne kadar güzel bir söz var; Görünen köy kılavuz istemez.