Bir üç puan daha ne de güzel olurdu.

Olmadı.

Bir maçı kendi elimizle rakibe hediye ettik.

Maçın tamamına yakınının rakip sahada oynayan takım üç puanı almalıdır.

Kalecimizin yere yatmadığı bir maçın nasıl kaybedileceğini gösterdik.

Son dört maçta alınan on puanın özgüvenini sahada görüyoruz.

Maç kazandıkça skor alındıkça bu devam edecektir.

O zaman bu maçı neden kaybettik?

Sorusunun cevabı fazla özgüven de aramak daha doğru olur diye düşünüyorum.

Demek oluyor ki fazla olunca da olmuyor.

Artık yapacak bir şey yok.

İyi oynarken de kaybedilen maçlarda mutlaka olacaktır.

Bu sonucu kalecinin hatasına bağlayarak kesip atmamak gerekir.

Takım olarak kaybedilen bir maç olarak görmeliyiz.

Teknik heyet değişikliği ile bir çıkış içindeyiz.

Bunu alınan saha sonuçları ile görmekteyiz.

Kazandığımız maçlarda çok da iyi oynadığımızı söyleyemeyiz.

Sonuca alındığı zaman oyunun nasıl oynadığı ve skorun nasıl geldiği önemli değildir.

Her ne olursa olsun bu takının on üç maçta on üç puan almasına alkış tutacak değiliz.

İlk dört beş haftaki o karamsar tablonun kalkması işin güzel olanıdır.

Şu anda çok da rahatlamış durumda değiliz.

Son haftalardaki alınan sonuçlar ile daha umutla bakabiliriz.

On üç maçta on üç puan bir puan ortalamasını daha yukarı taşımalıyız.

Bu olmaz ise karamsar düşünceleri kaldırmamız güç olur.

Geride kalan on üç haftada savunmada daha iyi olduğumuzu söylemek gerekir.

Orta sahada da fena değiliz.

Fakat aynı şeyi golcü anlamında konuşamıyoruz.

Bu eksikliği takım ciddi anlamda hissediyor.

Burada ileri uç oyuncularını topla buluşturmak ve onlara isabetli pas vererek pozisyon zenginliği yaratmakta kanat oyuncuların görevidir.

On üç haftada gol atan oyunculara bakarsak bu bölgenin eksikliğini çok net görebiliriz.

Devrenin bitimine kadar dört maç yapacağız.

Her hafta dengelerin değiştiği zor bir sezon yaşıyoruz.

Üç maç sonra gelen yenilgiye nazar diyelim.

Ve kalan dört maçta Boluspora yakışan puanları alalım.

Hadi hayırlısı

 

İYİ HAFTALAR…