Saadet Partisi Bolu İl Başkanlığından, ülke ve yerel gündemin değerlendirildiği bir basın açıklaması yapıldı. Ülke gündeminin suni meselelerle meşgul edildiğine dikkat çekilen açıklamada “Alaaddin Yılmaz’a hayırlı hizmetleri için teşekkür etmekle beraber üç dönem sonunda bazı soruların cevaplanması gerektiği kanaatindeyiz.” ifadeleri kullanıldı. Açıklamanın sonunda ise “Türkiye'nin tekrar Milli Görüş belediyeciliğine ihtiyacı var” denildi.

Saadet Partisi İl Başkanlığı’ndan yapılan basın açıklamasında şu ifadelere yer verildi:

Malumunuz olduğu üzere Türkiye’miz çok badireli bir dönemden geçiyor. Ülkemiz içeride ve dışarıda çok ciddi problemlerle karşı karşıya olmasına rağmen, iktidar ve yandaşları kamuoyunun gündemini polemiklerle meşgul ederek halkımızın gerçek gündemden haberdar olmasına engel oluyorlar. Bununla birlikte muhalif kesimlerin büyük bir bölümü de bu oyuna gelerek, iktidarın oluşturduğu suni gündemlere adeta yem oluyor.

Bunun örneklerini geçtiğimiz günlerde andımız tartışmasında, Türkçe ezan meselesinde ve Kadir Mısırlıoğlu ziyaretinde yaşadık.

Saadet Partisi olarak ise biz, Türkiye’nin bu zor dönemine şahitlik edenler olarak, her zaman gerçek meselelerimizi gündeme taşımaya, hakkı ve adaleti haykırmaya devam edeceğiz.

5.MADDE DÜZENLEMESİ

Malumunuz olduğu üzere KHK ile ihraç edilmiş doktorların, özel hastanede çalışmasını engelleyen yasa tasarısı uzun süre tartışıldı. Hatta komisyondan da ilgili 5. Madde geçti. Neyse ki parti olarak bizim ve özellikle İstanbul Milletvekilimiz Prof. Dr. Nazır Cihangir İslam’ın gayretleri ile bu karardan vazgeçildi. Adeta insanları canlı birer ölü haline getirecek olan bu yasayı iptal eden ve iptal edilmesinde emeği geçen herkese teşekkür ederiz.

Bu tür adaletsizlikler sadece sağlık sektöründe değil, diğer bütün meslek gruplarında da yaşanmaktadır. Elimizden geldiğince adaletin tesisi için gereken mücadeleyi vermeye devam edeceğiz.

KANAL İSTANBUL ve 10 YENİ KÖPRÜ PROJESİ

Bu haftanın bir başka önemli gündemi ise Ulaştırma ve Altyapı Bakanının adeta bir müjde gibi takdim ettiği Kanal İstanbul Projesi kapsamında 10 yeni köprünün yapılacağını açıklaması oldu!

Sayın Bakan yaptığı açıklamada:

“Mevcut yapıların Kanal İstanbul Projesi’ne uygun deplasmanının yapılmasıyla ilgili ihalelere 2019’un başında başlamayı düşünüyoruz. Kanal İstanbul’un inşaatının 2020’ye kalmaması lazım” diyerek zannederiz ki ülkemizin ACİLİYETLİ bir problemini dile getirdi!

Biz ne yazık ki iktidarın parayı betona ve toprağa gömme sevdasını anlayamıyoruz. Anlamakta güçlük çekiyoruz. Bu projede merak ediyoruz acaba iktidar bir define arayışı içerisinde mi ki bu kadar ısrar ediyorlar! 15 milyon nüfusu kaldıramayan İstanbul’un nüfusunu 30 milyona çıkarma gayretinde olmak Türkiye’ye yapılacak en büyük kötülüktür.

Daha önce de belirtmiştik bugün sorunumuz; KANAL İSTANBUL DEĞİL, KALAN İSTANBULDUR!

Bu projenin Türkiye’ye getirisi ve götürüsü iyi hesaplanmalıdır. Fizibilite raporları kamuoyuna açıklanmalıdır. Bizim endişemiz Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik girdabın daha da derinleşmesidir.

TÜRKİYEYİ İSTANBUL’A YIĞMAK AKIL KARI DEĞİL

Bakınız bugün hükümet yaptığı her proje ile ne yazık ki iç göçü arttırıyor. Tarım bitti, hayvancılık bitti, sanayi bitti, esnaf kan ağlıyor kepenk kapatan kapatana.

Ne yazık ki insanlar bir iş bulurum umudu ile büyükşehirlere özellikle de İstanbul’a göç ediyor. Bugün Türkiye nüfusunu İstanbul’a yığmak hem İstanbul hem de Anadolu için büyük bir tehdit arz ediyor. Adeta toprak insansızlaşıyor, insan topraksızlaşıyor.

Buradan iktidara seslenmek istiyorum; Bugün Anadolu’yu gözetmez, gerekli yatırımların yapılmasını sağlamazsanız. Yarın ortaya çıkacak felaketlerin sorumlusu siz olursunuz.

JANDARMA ve ZABITA İLE SOĞAN DEPOLARI BASILIYOR

Hükümet maalesef tarım ve hayvancılıkta kendi başarısızlığını örtbas etmek için, türlü algı operasyonlarına başvuruyor. Bunu, yaptıkları eylemlerden ve verdikleri demeçlerden görebiliyoruz.

Deposunda 30 ton yani 1 tır soğan bulunan tüccar adeta karaborsacı ilan edilerek bütün basında haber yapılıyor. Muhterem arkadaşlar Türkiye’de 2000 yılında 2.2 milyon ton olan soğan üretimi nüfusun artmasına karşın 2 milyon tonun altına düşmüştür.

Hükümetin tarım politikaları üreticiyi korumak yerine çoğu üründe zarar etmesine yol açmaktadır. Girdi maliyetlerinin yüksekliği ile beraber tüccarın ve serbest piyasanın insafına bırakılan üreticiler neticesinde tarımımız dibe vurmuştur. Ne yazık ki depolardaki kuru soğanları sayan ilk Cumhuriyet hükümeti bize denk geldi! Ekonomi jandarma ve zabıta ile düzelmez!

Aynı şekilde hayvancılıkta ise depolarımız ithal etlerle dolmuştur. Öyle dolmuştur ki, depolardaki ihtiyaç fazlası ithal etleri başka ülkelere satma derdine düştük!

Buna mukabil Sayın Cumhurbaşkanımız ise et fiyatlarındaki yüksekliği talebin çok olmasına bağlayan bir açıklama yapmıştır. İnsanların evine ekmek götürmekte zorlandığı bir dönemde ete büyük talep olduğu şeklinde bir beyanda bulunmak, iktidarın bakış açısını anlamak bakımından bizi dehşete düşürmüştür.

Yerli üreticinin imkânlarını geliştirmek, maliyetlerini düşürmek yerine depolarımızı ithal etle doldurmak en hafif deyimle gaflettir. Adeta hayvancılığın temeline koyulan dinamittir! İthal et neticesinde rekabet şansı kalmayan yerli üreticiler hayvancılığı bırakmak zorunda kaldıkları zaman ise Türkiye tamamen ithal ete bağımlı hale gelecektir.

İSRAF BELEDİYECİLİĞİ

Türkiye gündemi bu kadar yoğunken, yerel meselelerimizle alakalı birkaç hususu da gündeme getirmek istiyorum.

Malumunuz olduğu üzere Bolu Belediyesi üç dönemdir AK Parti tarafından yönetilmektedir. Belediye Başkanımız Sayın Alaaddin Yılmaz’a hayırlı hizmetleri için teşekkür etmekle beraber üç dönem sonunda bazı soruların cevaplanması gerektiği kanaatindeyiz.

Bu soruların en başında Bolu Belediye’sinin borç durumu gelmektedir. Sn. Yılmaz 2004’te Belediyeyi devraldığında ne kadar borçla devralmıştır ve şu anda Belediyenin ne kadar borcu vardır?

Bolu’da yaşayan halk olarak hepimiz şahidiz ki; Bolu Belediyesi gerek alt yapıda gerek ise üst yapıda birçok imalatı, plansız, programsız, fizibilitesiz ve tekniğine uygun olarak yapmadığı için defalarca yenilemiştir.

Bu gün Bolu’da sağlam bir asfalt yol ile sağlam bir kaldırım bulmak samanlıkta iğne aramak gibidir. Çoğu vatandaşımız yeni asfaltlanan bir yolun iki hatta bir gün sonra kazıldığına şahit olmuştur.

Bolu halkı şehrin merkezinde İzzet Baysal Caddesinin bir sene arayla tekrar yapıldığına şahit oldu.

Bolu halkı yaklaşık 4 milyon TL harcanarak restore edilen Necip Fazıl Kültür merkezinin iki yıl sonra yıkıldığına şahit oldu.

Bolu halkı iki yıl önce döşenen alt yapının, boru çapı yetersiz geldiği için tekrar yapıldığına şahit oldu.

Bunlara benzer örnekleri o kadar çoğaltabiliriz ki; basın açıklamamızı sadece buna ayırmamız gerekir. Kanaatimiz odur ki; böyle imalatlarla israf edilen kaynaklar ile Bolu gibi bir şehir iki hatta üç kere imar edilebilirdi.

Şimdi ise seçim öncesi dönemde şehir içinde birkaç yıl önce yapılan asfaltların kazınarak tekrar yapıldığına şahit oluyoruz. Niye hiçbir imalatımız en azından 10 – 15 yıl bile bizi idare edemiyor.

Bu hafta Köroğlu heykelinin Bolu’ya gelmesi basın tarafından haber yapıldı. Köroğlu Bolu’ya mal olmuş önemli tarihi bir figürdür. Fakat yapılan projenin bizim tarihimizle, milli değerlerimizle hiçbir bağı olmadığı gibi, eski Yunan, Roma ve hatta İslam öncesi şaman tapınaklarına benzemektedir. Söylemde yerli ve milli olduğunu iddia edenlerin eylemleri ise tam tersi bir durum ortaya koymaktadır.

Uluslararası Köroğlu Anıt Parkı  adı verilen bu projenin yaklaşık 40 milyon TL ye mal olacağı bilinmektedir. Bu projenin kaynağı nereden bulunacaktır. Yapılan bu Köroğlu heykelinin ve anıt parkın Bolu’ya nasıl bir katma değeri olacaktır. Ülkemizin içinde bulunduğu bu ekonomik kriz ortamında böyle bir imalat ve heykelin yapılması abesle iştigaldir. Esnafımız, tüccarımız, çiftçimiz, besicimiz kriz ortamında ayakta kalmaya çalışırken idarecilerimiz kısıtlı kaynaklarımızı çarçur edip, Bolu'yu borca esir hale getirerek geleceğimiz ipotek altına almaktadır.

Ayrıca geçtiğimiz Perşembe günü Bolu Belediye’si arşivinde yangın çıkmıştır. Bu yangın Sn. Alaaddin Yılmaz’ın tekrar aday olamayacağının kesinleşmesinin ardından çıktığı için kamuoyunda manidar bulunmuştur. Kamuoyunda gündeme gelen söylentilerin yersiz olduğuna inanmayı istemekle beraber arşiv gibi önemli bir yerde otomatik yangın söndürme sisteminin olmaması büyük bir hatadır. Umarız bu yangından gereken dersler alınmıştır.

TÜRKİYE'NİN TEKRAR MİLLİ GÖRÜŞ BELEDİYECİLİĞİNE İHTİYACI VAR

Sevgili basın mensupları, malumunuz üzere ülkemiz geçmişinde Milli Görüş iktidarı yerelden yükselmiştir. Şu an ise ülke olarak Milli Görüş'e en çok ihtiyaç duyduğumuz bir dönemden geçiyoruz. Hem belediyelerde hem de merkezi hükümette Milli Görüş'ün prensipleri olan, ahlak, adalet, liyakat, şeffaflık ve gerçek manada kalkınma için çare Saadet Partisi'dir. Önümüzdeki yerel seçimlerle beraber Milli Görüş'ün tekrar iktidara doğru yol alacağına olan inancımız tamdır. Saadet Partisi olarak halkımızın karşısına yıllardır süre gelen 'Sorun Siyaseti' yerine 'Çare Siyaseti' ile çıkıyoruz.

Geleceğin ümitsizliği ile geçmişin karanlığı arasında alternatifsiz bırakılmak istenen halkımıza sesleniyoruz: Her derdimize çare var.

 

Editör: TE Bilisim