Sayın Okurlar;

Tabiat, Allah’ın yazdığı bir kitaptır. Tabiat, her yaprağında en derin yazılarla mükemmel bir kitaptır. Tabiatı ele geçirmek istiyorsan evvela ona baş eğmesini de öğren. Aslında insanoğlu, tabiatı yani bir başka anlamda doğayı en önemli bir örnek olarak alsaydı kolay kolay yanılgıya düşmezdi. Tabiata karşı işlenen bir suçun intikamı, insan adaletinden daha zorlu olur. Dünyamızda tabiatın bir tercümana da ihtiyacı yoktur. Onun güzelliğini anlamak istiyorsan açık bir ruh ver, yeter. Şunu da unutmayalım ki tabiat boşluktan nefret eder.

Sayın Okurlar;

Tabiatın canlı ve cansız varlıklarını acımasız olarak kullanır ve yok etmeye çalışırsak tabiatın kendi afetleri içerisinde olan yağmuru, seli, heyelanı, yıldırımı bir gün gelir (bu da benim tabiatımın hükmü) der, bir anda insanoğlunu permeperişan eder. Durum böyle olunca akıllıyım demeyelim, akıllı olmaya çalışalım. Öte yandan zararlı, şer ve şeytan düşünceleri bırakalım da gerçeği görmeye çalışalım. Bütün mesele burada insanoğlunun yaptıklarını ve yapamadıklarını sorgulama meselesidir. Kısaca neden yendin, neden yenildin, neden böyle oldu? Geçen yazımda da ifade ettiğim gibi fırsatları ganimet sayarak dere kenarlarını ev yaparsan o dere de bir gün alır, Allah korusun evini silip süpürüp götürür. Öyleyse girmeden evvel çıkmayı ama hepsinden evvel gerçek aklın yolunda gerçeği bularak ve gerçeğe yönelerek çalışalım. Netice itibariyle şu sözü tekrar ediyorum: Planlı ve metotlu çalışmayı alışkanlık haline getirmeyenler asla başarıya ulaşamazlar.