Sözde toprak haklarını gece uykusunda kundaktaki bebekte mi, enkaz arasında kalan biberonda mı, şoka girmiş bir abinin tükenmiş kelimelerinde mi, yıllar önce yalın ayak sürdükleri insanların hüznünde mi, çocuğunu kalbi gibi masum beyazlıktaki kefene sarıp cennete yollayan annenin, babanın acısında mı aradılar?

Savaşın bile ahlakı olmalı derler. Sivil halka saldırmak, hangi ahlaka, hangi insanlığa, savunmasız bebeğe, çocuğa, anneye, babaya saldırmak hangi vicdana sığar?

Nigar isminde genç bir kızın kimliği çıktı enkaz arasından. Gerçekleşen saldırının ertesi günü Nigar’ın doğum günüydü. Saldırıda hayatını kaybetti... Yaşatsalardı 15 yaşına girecekti.

Saldırıda annesinin kucağındayken hayatını kaybeden 1 yaşındaki Medine, annesiyle aynı tabutta defnedildi. Onları bu şekilde ayıracaklarını sandılar ama ölüm bile ayıramadı.

Saldırı gecesinin ardından gün aydınlandıkça ortaya çıktı her şey.

O gülüp eğlendikleri, ailecek vakit geçirdikleri dört duvarlar yerle bir olmuş, enkaz arasına gözü gibi baktıkları çiçekler karışmış, aile albümleri toza toprağa karışmış bazısına da kan...

Tarih boyunca soykırım yapmış bir devlet diyeceğim ama devlet demek istemiyorum. İşgalci devlet demek daha doğru olacak. Haritayı incelediğinizde Nahcivan Özerk Cumhuriyeti ile Azerbaycan’ı nasıl birbirinden ayırdıklarını göreceksiniz. Nahcivan içişlerinde bağımsız fakat savunma ve dışişlerinde Azerbaycan’a bağlıdır. Buna rağmen Azerbaycan ile karayolu sınırı yoktur. Ulaşım havadan ya da İran üzerinden yapılır. Azerbaycan ile karadan birleşmesi için Zangezur geçidinin birleşmesi gerekirken, emperyalist güçler Ermenistan'ı devreyi soktular. Yani Ermenistan işgal ile devlet olmuş bir işgal devletidir. Nahçıvan ile Azerbaycan'ı Zangezur ile bağlanması karşılığında Ermenilere başka bir alan bırakılarak anlaşma sağlanabileceği teklif edilmesine rağmen, savaşmaktan, can almaktan asla vazgeçmediler. Bugün hala bombalamaya, saldırmaya devam ediyorlar.

Düşünsenize bağlı olduğunuz devlet ile bağlantınız engelleniyor. Ulaşımınız dahi zor. Bunun siyasi, politik amaçları tabiki var. Dağlık Karabağ ve Gence’yi hedef almaları da bu yüzden. Ama asıl mesele insanlık, vicdan...

1992-Hocalı

2017-Fuzuli

2020-Gence

Bu üç katliamda da ortak bir kare var. Bebeklerini kefene sarmış, gözü yaşlı babalar...

Doğu-Batı, Kuzey-Güney farketmeden her coğrafyada masum insanlara zarar veriliyor. Savunmasız insanları illa ezip geçmek mi lazım? Onların olan her şeyi ellerinden almak mı lazım? Bir sığsak artık şu koca dünyaya!?

Toprak mı; var. Su mu; var. Hava mı; var. Neden yetmiyor? Neden hep daha fazlası isteniyor? Eldekiyle yetinmek bu kadar mı zor!

Kardeşlerimiz acılarından ağlıyor ama asla korkup kaçmıyorlar.

"Hiç kimseden korkumuz yok. Ölürsek evimizde öleceğiz. Onlardan korkan onlar gibi olsun” diyorlar. Tek bir istekleri var, işgal edilen kendi topraklarına dönmek -ki- en doğal hakları. Dünya, çıkarları uğruna üç maymunu oynarken çok şükür ki biz elimizden ne geliyorsa yapıyoruz. Devletlerimiz ayrı olsa da millet olarak biriz çünkü ve hep öyle kalacağız.

Dünyadaki bütün mazlum, savunmasız kardeşlerimiz için, büyük küçük elimizden ne geliyorsa yapalım. Dualarımızda yer verelim onlara da.