Bolu’da 36. İzzet Baysal Şükran Günleri gerçekleştirildi. Şehre yaptığı yatırımlar ve arkasında bıraktığı eserlerle anılan İzzet Baysal adına düzenlenen şükran günlerinde kompozisyon yarışması da gerçekleştirildi.
Bolu’daki okullardan öğrencilerin katıldığı yarışmada, Bolu Sosyal Bilimler Lisesinden Hatice Zehra Çelebi birinci, İzzet Baysal Anadolu Lisesinden Rüveyda Sinem Başaran ikinci, TOBB Zübeyde Hanım Kız MTAL’den Kübra Belinay Tarı üçüncü oldu.
Kompozisyon yarışmasında dereceye giren öğrencilere hediyeleri takdim edildi. Yarışmayı kazanan kompozisyon şöyle:
“OKUMA ANAHTARIYLA BİLGİ SANDIĞINI AÇMAK”
Hayat, bazen aceleyle akan bir nehir gibidir. Günler geçer, yıllar devrilir, ama biz çoğu zaman kendi iç sesimizi duyamayız. Oysa insanı insan yapan, yalnızca nefes alıp vermesi değil; düşünebilmesi, sorgulayabilmesi, öğrenebilmesi ve kendini aşabilmesidir. Bütün bunların kapısını aralayan yegâne anahtar ise kitap okumaktır. Okumak; insanın zihnini besleyen, düşüncelerini geliştiren ve ona yeni ufuklar açan en önemli araçlardan biridir. Bir insanın kendine verebileceği en büyük armağan, bir kitapla geçirilen birkaç dakikadır. Çünkü bir kitap sadece cümlelerden ibaret değildir; her satırı bir hayat, her sayfası bir yolculuktur. “Okumaya vakit ayır, okumak bilginin pınarıdır” sözü, bize bu gerçeği hatırlatır.
Okuma alışkanlığının bu kadar kıymetli olmasının temelinde, onun insanı hem bireysel hem de toplumsal düzeyde dönüştürme gücü yatmaktadır. Çünkü okudukça insan; yalnızca kelimeleri değil, yaşamı, duyguları ve düşünceleri de anlamaya başlar. Bu yüzden, tarihin en büyük öğretilerinde okumaya verilen önem asla tesadüf değildir.
Kur’an-ı Kerim’in ilk emri olan "Oku!" ifadesi, bu dönüşümün ne kadar temel olduğunu ortaya koyar. Alak Suresi’nde geçen bu emir, insana yalnızca bilgi edinmesini değil; düşünmesini, kendini sorgulamasını ve yaratıcı bir akla ulaşmasını öğütler. Dinî bir metinde dahi ilk sözcüğün “oku” olması, insanlık tarihinin temelinde kitabın ve bilginin yer aldığını açıkça ortaya koyar.
Peki, bizler bu evrensel çağrıya ne kadar kulak verebiliyoruz? Ne yazık ki çağımızda bilgiye ulaşmak çok kolay, fakat bilgiyi içselleştirme oranı oldukça düşük. Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) tarafından 81 ülkede gerçekleştirilen PISA 2022 raporu, Türkiye'nin okuma becerilerinde diğer alanlara kıyasla daha düşük bir performans sergilediğini ortaya koymuştur. Aynı rapora göre, kitap okuma alışkanlığı olan öğrenciler, bir cümleyi 13 saniyede anlayabilirken, kitap okumayan öğrencilerin aynı cümleyi anlaması 45 saniye sürmektedir. Bu fark, yalnızca eğitim başarısı açısından değil, gündelik yaşamda karşılaşılan sorunları çözme, karar verme ve etkili iletişim kurma becerisi açısından da son derece belirleyicidir.
Okuma alışkanlığı, bireyin zihinsel gelişiminin yanında duygusal zekâsını da güçlendirir. Kitaplar aracılığıyla başka hayatlara tanıklık eder, empati yetimizi geliştiririz. Düzenli kitap okuyan bireyler, olaylara farklı açılardan bakabilme, eleştirel düşünme ve yaratıcı çözümler üretme yeteneğine sahip olur. Bu nedenle kitaplar yalnızca birer bilgi kaynağı değil, aynı zamanda hayal gücümüzü şekillendiren ve karakterimizi inşa eden rehberlerdir.
Ancak kitap okumak, zorla kazandırılabilecek bir alışkanlık değildir. Bu süreç, çocuklukta hatta anne karnında başlar. Evde kitap okuyan bir anne-baba, çocuklarına en güçlü rol modeli olur. Okuma kültürüyle büyüyen çocuklar, daha duyarlı, daha bilinçli ve daha başarılı bireyler olarak yetişir. Uyku öncesi kitap okumanın, melatonin hormonunun salgılanmasını destekleyerek daha huzurlu bir uykuya neden olduğu bilimsel olarak da kanıtlanmıştır. Bu küçük ama etkili alışkanlık, hem zihinsel sağlığımıza hem de kelime dağarcığımızın gelişimine büyük katkılar sağlar.
Okumak, aynı zamanda kişisel duruşun da bir göstergesidir. Bilgiyle donanmış bireyler, toplumun kültürel seviyesini yükseltir. Okuyan toplumlar; daha çok üreten, sorgulayan, paylaşan ve gelişen toplumlardır. Tarih boyunca medeniyetin gelişmesinde öncü olan tüm toplumların arkasında, güçlü bir okuma kültürü vardır. Bu nedenle kitaplar, yalnızca bireyleri değil, toplumları da inşa eden temel taşlardır. Ve unutmamalıyız ki: Bir kitap, bir insanı; bir insan, bir toplumu; bir toplum ise tüm dünyayı değiştirebilir.
Özetle Kitaplar uygarlığa yol gösteren ışıklardır. Bu yüzden ışığını kaybetme. Her gün bir sayfa oku, her gün biraz daha aydınlan. Çünkü okumak; insanı cehaletin kurak, yavan topraklarından alıp, bilginin serin ve hayat veren pınarına ulaştıran; zihni aydınlatan, ruhu besleyen, düşünceyi yeşerten bir yolculuktur. Her sayfa, insanın kendini tanıdığı bir aynadır; her kelime, karanlıkta yolumuzu bulmamıza yardımcı olan bir ışıktır. Okumakla gelişir akıl, olgunlaşır kalp ve ilerler toplum; işte bu yüzden, okumaya ayrılan her an, geleceğe atılan en güçlü adımdır. HATİCE ZEHRA ÇELEBİ”