Sayın Okurlar;

İnsanları hayvandan ayıran en önemli unsur akıldır. İnsanoğlu, akıldan uzaklaştığı zaman hayvan ortaya çıkar. Bilinmelidir ki akıl, vücudun efendisidir, bu nedenle, aklın gücüne hiçbir şey engel olamaz. Yüce yaratan, istemediği bir kulunun, önce aklını alırmış. Akıllı geçinen, asi ve genelde sert ifadelerle sağa sola saldıran seviyesize, akıl tedbirinden başka bir yol seçilirse veya yalvarma yoluyla kurtuluş aranırsa, bu arızalı akıl daha başka kötülüklere yönelir. Nitekim, örneğin, akıllı geçinen bazı akıl fukaraları, kerem sahiplerinin aleyhinde dilbaz kesilirken, o kerem sahibi insanlar, böyle akılsızları ağızlarına almaya dahi tenezzül etmezler.  Bu nedenle, akıllı geçinen şerlerden ve lafazanlardan iyilik beklemek, umutsuzluk denizinin arasına bir nevi gemi yollamak gibidir.

Sayın Okurlar;

Nefs-i kül, akl-i külden meydana gelmiştir. Bir insanın akıl katmanları zayıf olursa, akıl çapı da zayıf olur. Böyle bir KAPORTA kafada akıl, akıl olmaktan çıkar, çakıl olur. En hazin olanı da düşünce sistemine “zihinsel, yani beşeri aklı koymadığı için, ya bağıracak ya sataşacak ya da el kol hareketleriyle bir nevi sokak haytalığına devam edecektir.” Muazzez akıl daima “emredildiği gibi doğru ol ve doğrulukla hareket et emrini verir.” Kainatın efendisi, hayatı boyunca bu nedenle dümdüz ve dosdoğru durarak yaşadı. Kendisinde, melek arayan müspet akıl, bütün varlığı ile akıllı geçinen ve bilmediğini bilmeyenleri, asla ve asla müşavere meclisine almaz. Her akıllı geçinen akılsızda “küstahlık, acelecilik, gevezelik çoğu zaman eksik olmaz.” Öyleyse genel anlamda ifade edelim ki, bir kimse aziz aklıyla hareket etmiyor, yani akıllı geçiniyorsa hayatta kesinlikle nasihatları da dinlemez. Dinleseydi ve de öğrenseydi bir yerde yanlış lafa kalkmaz, hayvanlar gibi susmasını da bilirdi. Bunun için, yerinde konuşmak ve susmak kadar, güzel bir ölçü ve seviye olamaz.