Sayın Okurlar;

Şu Arif kelimesi, ne kadar güzel ve ne kadar anlamlı bir kelime ancak bu kelime, insanda sadece bir isim olarak kalır alanına yayılmazsa, buda kalburda suyun durmaması gibi bir şey olur, yani isim nerde yapılan iş nerde gibi.

Sayın Okurlar;

 Arif anlar, sağır dinler. Eden bulur, inileyen ölür. Dolayısıyla, bir kimse gerçekten Arif ise buluttan dahi nem kapar. Bırakın her şeyi, mektubu ardından dahi okur.

Ensesinden biliriz, hattı gelen mahbubi,

Arif olan beyim, ardından okur mektubu.

(Behişti )

Bu mesel meşhurdur Arif”e bir gül yeter,

Arife bir gül yeterse, bana yarım gül yeter.

(Basiri)

Arif isen bir gül yeter kokmaya,

Hoyrat isen, gir bahçeye yıkmaya

(Anonim)

Sayın Okurlar;

Ariflere gizlilik yoktur, tarif de gerekmez. Dünyanın kuruluşundan bu tarafa, insanoğlu          “ Arifi dilinden, zarifi belinden tanımıştır. “Ariflerin diliyle konuşulursa ;(Arife günü yalan söyleyenin, bayram günü yüzü kara çıkar. )derler..

Gerçek Arifler azmaz, asılsızlardan ise hiç vefa gelmez. Aslanlarla gezenler taşlara , sırtlanlarla , çakallarla gezenler leşlere konarlar..

Gerçek Arifler, evvela şah, sonra şahbaz olmazlar. Bu nedenle Arifler, güzel örneklerin insanlarıdır. Gel gör ki arsız güçlü olunca, haklı suçlu olurmuş. Nereden bakarsak bakalım, ay ve yıldız göğe yakışır. Öte yandan, hiçbir Arif, akıllıyım demez, akıllı olur, meselenin başını değil, sonunu görür, sonunu okur. Bundan böyle, hafiflik deliye, ağırlık Arife yakışır. Arif insanlar; Genelde bilgisi, ilgisi, düşüncesi eksik ve arızalı olanlar için bunlar bir anda vebadan da tehlikeli olur diyorlar. Böylece mevcut bilgisinin, tecrübesinin ışığı içerisinde teşhisin ana damarından girerler.

Bir başka gerçekte odur ki şer güçler, Ariflerin küçük bir kusuru ile baştanbaşa dilbaz kesilirken, Arifler, bu şer güçlerin ayıplarını, ağızlarına bulaştırmaya dahi tenezzül etmezler. Bizde diyoruz ki : Ne mutlu böyle Ariflere ..