(HABER: SELDA SELİN ÖZBAY) - TESUD Bolu Şube Başkanı, 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı Gazisi Em.P.Kd.Bnb. Ahmet Şerafettin Yamaner, Cumhuriyet’in 100. Yılı nedeniyle bir yazı kaleme aldı.

Yamaner yazısında şu ifadelere yer verdi: “Aradan tam 100 yıl geçti. Atatürk’ün ilan ettiği ve ilk cumhurbaşkanı seçildiği Türkiye Cumhuriyeti Devleti dimdik ayakta. Kökler sağlam olursa gövde ve dallar göklere kadar yükselir. Atatürk’ün Cumhuriyeti; yoksul, perişan, cahil, yılgın, moralsiz ve emperyalizmle kuşatılmış ve kışkırtılmış bir topluluktan önce “birlik” sonra “ordu” sonra bir milleti yaratmıştır. Ruslar 1878’de Yeşilköy’e, Bulgar ordusu 1912’de İstanbul’un son savunma hattı olan Çatalca’ya dayandı. 1915’te İngilizler Çanakkale üzerinden İstanbul’a uzanmak istedi. Mustafa Kemal’in engellediği bu girişim 1918’de hiçbir engelle karşılaşmadan gerçekleşti. 22 İngiliz, 12 Fransız, 17 İtalyan ve 4 Yunan gemisinden oluşan müttefik donanması İstanbul’a demirledi. O gün Mustafa Kemal’de geri çağırıldığı İstanbul’daydı. Yanında bulunan Ceval Abbas Gürer’e “Geldikleri gibi giderler.” Deyince ümitsizliğini unutup “Size nasip olacak siz varken biz bunları kovacağız Paşam.” Dedim. Gülümsedi. Mustafa Kemal’i askeri gücünden yoksun kıldıkları gibi bir kez de yetkisiz bıraktılar. Çok sevdiği askerlik görevinden istifa etti. Keramet üniformada değildi. Onun dehasıyla Vatanını, milletini sevmesi, milletinin de onu sevmesindeydi. Anadolu’nun nüfusu 9.229.000, bunu 5.750.000 ‘i kadın geri kalanı yaşlı erkek, hastalıklı, sakat ve çocuk %95’i okuma yazma bilmeyen eğitimden yoksun Türk milleti. Ekonomik hayatımız içler acısı, kapitülasyonlar belimizi bükmüş Osmanlıdan bize kalan sadece dört fabrika, Hereke ipek dokuma, Feshane yün iplik, Bakırköy bez, Beykoz deri fabrikaları, Donanma emperyalistlerin isteği üzerine Haliç’te çürütülmüş, köylü topraksız, sapan ve öküzü yok, doğuda Cumhuriyetle ’de, insanlıkla da bağdaşmayan aşiret, bey, ağa, şeyh düzeni var. 1919 yılında başlayıp 1927 yılına kadar kendisinin ve silah arkadaşlarının çalışmalarını; vatanı nasıl kurtardıklarını ve Cumhuriyeti nasıl kurduklarını otuz altı buçuk saat Mecliste anlatarak bilgilerini belgelerle sunmuştur. Cumhuriyetin değerini anlamak için onun ne şartlarda, nelere rağmen ve ne pahasına bu günlere getirildiğini bilmek gerekir. Zorlu savaş yıllarının yenilgisiz komutanı Mustafa Kemal Paşa, Mondros Mütarekesinin imzalanmasından sonra geldiği İstanbul’da Padişah Vahdettin ile görüşmesinden sonra “ O gün anladım ki padişahlar milletin kaderini değil, ancak şahısların huzurunu düşünürler.” O gün Türkiye’yi ancak Cumhuriyetin kurtaracağına iman ettim.” Diyerek bu iman ve inançla Samsun’a çıkıp Milli Mücadeleyi başlatmıştır.

 Atatürk’ü sevmek; onu tanımak ve anlamakla olur. Cumhuriyet tarihini öğrendikten sonra ve devrimlerinin öncesini, amaçlarını ve getirdiklerini değerlendirdikten sonra Türkiye’nin parçalanması için sahnelenen ve bugünde devam eden uluslararası ve iç oyunlara Türkiye’nin çıkarlarına karşı girişilen planlara karşı ülkesini seven hiçbir Türk’ün seyirci, duyarsız kalacağı düşünülemez. Sakarya savaşından önce 05 Ağustos 1921’de Başkomutanlık görevini almasını müteakip 7-8 Ağustos günlerinde yayınladığı TEKALİF-İ MİLLİYE (Milli Vergiler) başlıklı 10 emrin yurttaşların yiyecek ve giyecekleri ile ilgili kalemlerinin el konulan kısımlarını içeren iki emirde “Bedeli sonradan ödenmek üzere el koydum.” İfadelerine yer verilmiş olup bu sözler aynen yerine getirilmiştir. Başkomutan Mustafa Kemal’in komutasında 26 Ağustos 1922 tarihinde başlattığı Büyük Taarruzla düşman denize dökülmüştür. Yeni devletin Başkentinin ve merkezi güvenli bir yer olan ANKARA olması 13 Ekim’de Mecliste “OY ÇOKLUĞU” ile kabul edildi. Mustafa Kemal 28 Ekim gecesi Çankaya’da İsmet Paşa (İnönü) ve bazı kimseleri toplantıya çağırdı. “Yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz.” Diyerek kararını açıkladı. Anayasa değişikliği üzerinde İsmet Paşa ile çalışarak Kanun teklifine, “Türkiye Devletinin hükümet şekli Cumhuriyettir.” Kaydını ekledi. 29 Ekim 1923 saat 18.45’de yaptığı toplantıdan sonra 20.30’da “YAŞASIN CUMHURİYET” heyecanı ve alkışları ile Cumhuriyet kabul edildi. Saat 20.45’te TBMM’nin 159 üyesi Cumhurbaşkanı seçimine katıldı. Atatürk 158 oyla Türkiye Cumhuriyetinin ilk Cumhurbaşkanı seçildi. (42 yaşında idi.) Çekimser bir oy Atatürk’ün kendi oyu idi. Ertesi gün ( 30 Ekim) Atatürk İsmet İnönü’yü ilk Başbakan olarak görevlendirdi ve Türkiye Cumhuriyetinin ilk hükümeti kuruldu. O tarihte yürürlükteki Anayasaya göre Bakanlar Kurulu TBMM tarafından ayrı ayrı ve gizli oyla seçilmekte idi. Bu durumu seçimde zorluklar çıkartıyor ve uyumlu bir kabine oluşturulmasını engelliyordu. Oysa içinde bulunan koşullarda devrimleri gerçekleştirecek uyumlu bir kabineye ihtiyaç vardı. Atatürk bu hukuki zorluğu Cumhuriyeti ilan ederek giderdi. Egemenlik kayıtsız şartsız millete verilerek imparatorluk yönetimi son bulmuştur.

Ulusumuzun Kurtarıcısı ve bugünkü yaşantımızın mimarı Mustafa Kemal; Türkiye’nin siyasal yapısının değiştirmenin ilk adımını Saltanatın Kaldırılmasını sağlamakla attı. ( 01 Kasım 1922 )

Türkiye cumhuriyeti, vatan evlatlarının canları ve kanları pahasına kurulmuş, Cumhuriyet sistemi ile tüm vatandaşlara, Milletvekili, Bakan, Başbakan, Cumhurbaşkanı seçme ve seçilme, hak ve ödevi vermiştir.  Atatürk Din’e ve dindar’a değil din aktörlerine karşı gelmiştir. 1919 yılında Amasya Vaizi Abdurrahman Kamil efendi “Bu paşa başka paşa bildiğimiz paşalardan değil memleketin kurtuluşu buradadır.” Demiştir. Atatürk; Vaiz Abdurrahman Kamil efendiye: “ Baba bu işte muvaffak olmakta var, olmamakta var. İnşallah olacağız. Eğer olamazsak bizi asarlar kelle gider ne dersin?” dedi.

Abdurrahman Kamil efendi de: “ Hey oğul sen ki genç yaşında başını vatan ve millet uğruna feda etmişsin. Koy benim bu ihtiyar kelle de senin uğruna feda olsun.” Vaiz efendi 13 Haziran 1919 Cuma günü Amasyalılara Vatanın içinde bulunduğu durumu anlattı. Yanlarında Müftü Hacı Hafız Tevfik Efendi ve diğer vatandaşlar vardı. Otuz bin kişi dinledi. Atatürk için “Çanakkale Kahramanına yol açın “ diye gürledi. “Size Hazreti Ömer gibi bir Başbuğu tanıtıyorum. Vatanın durumunu anlatacağım “diye vaazına başladı.

 Atatürk; Tarikatların, cemaatlerin, din istismarcılarının dini kendi kontrollerine almalarını engellemek için 3 Mart 1924’te Diyanet İşleri Başkanlığını kurdurdu. Halkın, dini gerçekleri hiçbir aracıya ihtiyaç duymadan anlaması için kutsal kitabımız Kuran-ı Kerim’i ve sağlam hadis kaynaklarını Türkçeye tercüme ettirmiştir. Elmalı’lı Hamdi Yazır’ın Kuran tefsiri tercümesi ve Buhari’nin hadis kaynağını on birlerce takım bastırarak ülkemizin dört bir yanına ücretsiz olarak dağıttırmıştır. Türk ulusumuzun kurtarıcısı ve bugünkü yaşantımızın mimarı Mustafa Kemal; Türkiye’nin siyasal yapısının ilk adımını Saltanatın Kaldırılmasını sağlamakla attı. (01 Kasım 1922)

Türkiye Cumhuriyeti, vatan evlatlarının canları ve kanları pahasına kurumuş, Cumhuriyet sistemi ile tüm vatandaşlara Milletvekili, Bakan, Başbakan, Cumhurbaşkanı seçme ve seçilme hak ve ödevi verilmiştir. Bu güzel ülkeyi bizlere emanet edip, ebediyete intikal eden başta büyük devlet adamı, büyük asker Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve Silah arkadaşları olmak üzere, tüm şehitlerimizi rahmetle anar, yaşayan Gazilerimize ve vatanseverlerimize sağlıklı uzun ömürler dilerim.  Cumhuriyetimizin Kuruluşunun 100. yılı kutlu olsun. 29 EKİM 2023”

Editör: Burhan YEŞİLTAŞ