Sayın Okurlar;

Bilgisiz fazilet, nasıl zayıf ve faydasız ise, kalitesiz müzisyen müsveddesi de bir o kadar zayıf ve faydasızdır. Müzik, duygularımızın en açık dilidir, müzik aynı zamanda seslerin mimarisidir. Kaldı ki Güzel Sanatların bütün dalları evvela bir yetenek ister, bu da işitme, dinleme ile ses de ve sazdaki beceriye bağlıdır. Örneğin; Okudum diyor, kitabını göstermiyor; Ressamım diyor, görünürde tek bir tablosu yok; Edebiyatçıyım diyor, edebi dahi yok; Müzisyenim diyor, elindeki sazın akordunu bilmiyor ve yapamıyor. Ancak lafa, hasetliğe, fesatlığa gelindiği zaman mangalda kül bırakmıyor. Nitekim kediler gidince fareler küstahlaşır; aslanlar gidince, çakallar birbirleri ile hırlaşır; yağız Arap tayları gidince, eşekler gittikçe çamurlaşır. Bütün mesele; asalet, fazilet ve kalite noksanlığından yoksul olma olayıdır. Netice itibari ile insanoğlunun en dikkat edeceği nokta, kişinin evvel emirde kendisini tanıması meselesidir. Teşbihte hata olmazsa, hayvanlar aleminde bütün eşeklerin gözü, sokaklarda karpuz kabukları arar. Böyle bir kafanın ve düşüncenin kalkıp da kütüphaneye bakacak hali yoktur. Güzel Sanatların en iyilerinden birisi olan müzik, işte bunun için incelik, ruh, asalet ve fazilet ister. Hepsinin üzerinde ve her şeyden evvel yetenek çok önemlidir. Güzel sanatları seven insanların ve bu grupta çalışanların, bütün bu nedenlerle, evvela kendilerinin fazilet erbabı olması gerekir. Yani, bu türden konular (kaba-saba) insanların yapacağı hizmetler değildir. Sanatkar, mesleğinde olduğu kadar, özel yaşantısında da bu incelikleri gösteremiyorsa, sanatının da bir anlamı ve önemi olamaz. Benim şahsen, sanattan ve sanatçıdan anladığım en önemli nokta da burasıdır.