Sayın Okurlar;

Önce selam, sonra söz gelir. Dolayısıyla, korkanı da emin ederler, gönlünü de yatıştırırlar. Bir sözün faydası olursa söylenir. Yoksa en azından susma erdemliği gösterilir. Öte yandan, yüce yaradana şükretmek ise herkesin boynunun borcudur. Kavga etmek, suratını ekşitmekte şükür değildir. Şükretmek, sadece surat ekşitmekten ibaretse, sirke gibi şükür eden kimse yoktur. Güzel, haklı ve anlamlı düşünceler varken, çirkinliğe meyletmek, muazzez aklın değil, rezil aklın işidir. Gerçektende de ayıkken sarhoş olan, kadehi eline alınca kim bilir neler yapar? Varlığı yoklukta bulan, varlığı, yokluğa feda etmesini de bilir. Nitekim, yalan yanlış bir söz, bir alemi yıkar, kurnaz tilkileri de aslan yapar.

Eken, biçen, nefes alan, çalışan kuldur. Ancak bitiren, yaşatan ve ya bunların aksini meydana getiren Haktır. Güzel ve yüksek ahlakın zirvesine erişenler, bir gün hakikatleri anlarsa, birçok olumsuzluklarında kendisinden geldiğini görür. İşte bunun için, yalan ve yanlışlarla oturup kalkanlar, olgun ve dolgunların halinden anlamaz. O zaman en iyisi, sözü kısa kesmektir. Cenabı Haktan, daima edebe, irfana ve ihsana muvaffak olmayı dileyelim. Nitekim edebi adabı olmayanlar, yüce yaratanın lütfünden mahrum kalır. Akıllı, fikirli, düzgün ve aklıselim insanların, huyu her zaman açıklık, sıcaklık, aşağılıkların işi ise hile ve utanmazlıktır. Buradan hareketle diyoruz ki :” Hayâ, utanma gibi büyük kavramlar adam gibi adamlarda olur. Hayâyı, imana esas yapan Osman’dır”

Tarihte, dikkat ederseniz Ahad ve Ahmet’e yapışanlar, Ebucehilden kurtulmuşlardır. İtle yatan bitle kalkar demişler. Bir mazlumun, masumun, öksüzün, ihtiyarın ahını alanların bir oku, o dağı da deler ve onu zalimin başına yıkar. Doğrular, iyiler, güzeller bir gün gülecek, yalancıların, yanlışların, zalimlerin de nasıl olsa dişi sökülecektir.