Bolu Belediye Başkan Yardımcısı Hasan Hakan Alpaslan, Kahramanmaraş Pazarcık ve Elbistan merkezli meydana gelen depremlerden etkilenen 11 ildeki ruhsatsız konutlarının 2018 yılında çıkarılan imar barışından yararlandığına dikkat çekerek; “ Coğrafya kader midir? Yoksa rant ekonomisi midir? Önce tedbir, sonra takdir. İhmal, tedbirsizlik, kör ve sinsi siyaset, cehalet, para hırsı, liyakatsiz yöneticiler yüzünden on binlerce vatandaşımız kaybettik. Bu işlerin sorumluluklarına gereken en ağır cezalar verilmelidir. Artık yeter” dedi.

Haber: Aslı Akış

Bolu Belediye Meclisi Mart Ayı 1. Birleşimi Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan başkanlığında gerçekleştirildi. Mecliste gündem maddelerinin ardından dilek ve temenniler kısmında Bolu Belediye Başkan Yardımcısı Hasan Hakan Alpaslan söz alarak yaşanan deprem felaketi nedeniyle taziyelerini iletti.  Alpaslan, ihmaller nedeniyle sorumlulara en ağır cezanın verilmesi gerektiğinin altını çizerek, yıkımın yarattığı gerçekliğin unutulmadan bilim, ilim, akıl ve denetim ile aşılabileceğini söyledi.

“ASRIN FELAKETİNİ KABUL EDİYOR, DERS ÇIKARMAMIZ GEREKTİĞİNİ UNUTMUYORUZ”

Sözlerine, asrın felaketini kabul edip durumdan ders çıkarılması gerektiğine işaret ederek başlayan Bolu Belediye Başkan Yardımcısı Hasan Hakan Alpaslan;  “06 Şubat 2023 tarihinde, yaklaşık 13 milyon vatandaşımızın yaşadığı, maalesef çok büyük bir alanı etkileyen, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük felaketlerinden birini yaşadık. Vefat eden bütün vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar, geride kalan yakınlarına sabırlar diliyor, şehrimize gelen vatandaşlarımıza da hoşgeldiniz diyorum. Ancak bu arada, asrın felaketini kabul ediyor, yalnız asrın ihmalinden de, ders çıkarmamız gerektiğini unutmuyoruz.” diye konuştu.

“24 YILLIK SÜREÇTE, GEREKLİ VE YETERLİ ÖNLEMLERİ HALA ALMAMIŞIZ”          

Alpaslan, 1999 yılında yaşanan depremin üzerinden geçen 24 yılda gerekli ve yeterli önlem alınmadığını vurgulayarak; “Meclis kürsüsünden bu konuyla ilgili defalarca konuşmalar yapıp, bu konunun ne kadar ciddi olduğuna, depremin en büyük ulusal güvenlik ve beka problemlerinden biri olduğu gerçeğini sürekli hatırlatmaya devam edeceğim. Çünkü ve maalesef 1999 yılında gerçekleşen depremin ardından geçen 24 yıllık süreçte, gerekli ve yeterli önlemleri hala almamışız. Ülkemiz jeolojik yapısı itibariyle, tam bir deprem ülkesidir. Birçok yerde her an deprem olma olasılığı yüksektir. Bu beklenen büyük İstanbul depremi ya da onun gibileri için, umarım son uyarı olur. Doğal afetler, din, dil, ırk, siyaset, inanç ayırımı yapmaz. Deprem gibi doğal afetler devletler için bir ilim sınavıdır, bilim sınavıdır ki; biz maalesef yine, bir kez daha sınıfta kaldık. Depremde vefat edenler sayılar değil, yaşamlardır, hayallerdir, umutlardır. Coğrafya kader midir? Yoksa rant ekonomisi midir?” ifadelerine yer verdi.

“SORUMLULULARINA GEREKEN EN AĞIR CEZALAR VERİLMELİDİR”

Depreme maruz kalan 11 ilde, ortalama 300 bin civarında ruhsatsız konutun 2018 yılında çıkarılan İmar Barışı Yasasından yararlanarak ruhsat aldığını belirten başkan yardımcısı Hakan Alpaslan; “Yüce Kitabımız Kuran-ı Kerim Şura 30.Ayette “başınıza gelen her musibet, kendi yapıp ettikleriniz yüzündendir. Kaldı ki Allah birçoğunu da bağışlar”, der. Kader, 150 saat / 250 saat sonra canlı olarak enkazın altından çıkmaktır. Evet, Kaderin tabi ki bir planı vardır, ama o plan, bu plan değildir. Önce tedbir, sonra takdir. İhmal, tedbirsizlik, kör ve sinsi siyaset, cehalet, para hırsı, liyakatsiz yöneticiler yüzünden on binlerce vatandaşımız kaybettik. Türk Milleti büyük bir psikolojik travma ve ekonomik yıkım yaşıyor. Bu işlerin sorumlulularına gereken en ağır cezalar verilmelidir. Bu vurdumduymazlık, umursamazlık, vicdani de, insani de, islami de değildir. Artık yeter. Bundan sonra, bilim adamlarımızı daha çok dinleyip, anlayıp, onların dediklerini uygulayabilmek adına politikalar üretelim. Maalesef, bazı kurum ve kuruluşlarımızın ne kadar zayıf ve yetersiz olduğu, acil yeniden düzenlemeler yapılması gerektiği bir kez daha ortaya çıktı. Bunları biz söylemiyoruz, uzmanlar söylüyor, enkazların önünde yetkililer nerede diye isyan eden, perişan haldeki vatandaşlarımız söylüyor” şeklinde konuştu.

 “SEÇENLERİN HESAP SORMA YETKİSİ, SEÇİLENLERİNDE HESAP VERME ZORUNLULUĞU VE SORUMLULUĞU VARDIR”

Başkan Yardımcısı Hakan Alpaslan, yaşanan deprem felaketini kader olarak nitelendirmenin yanlış bir tanımlama olduğunu açıklayarak;  “Tabi ki Türkiye Cumhuriyeti Devleti büyük ve güçlüdür. Bu Aziz Millet bu kötü günleri Allah’ın izniyle atlatacaktır. Ancak, bu yıkımdan daha güçlü ve daha bilinçli çıkabilmesinin tek yolu, akıldır, ilimdir, bilimdir, denetimdir. Ben şimdi bunları anlattığımda siyaset yapıyorsun diyecekler, ama bu konu siyaset üstü ve yaşadığımız gerçeklerdir. Ben bir şeylerin düzeltilebilmesi adına, bu ve benzeri konuları konuşmaya devam edeceğim. Çünkü, seçenlerin hesap sorma yetkisi, seçilenlerinde hesap verme zorunluluğu ve sorumluluğu vardır. İnancımızda tabi ki kadere inanmak var, ama kaçak yapıları ruhsatlı hale getirmek, imar afları çıkarmak, denetimsiz yapılar, yetersiz yapılan ve yıkılan yollar, köprüler, bazı binalarda düşük maliyet çıkarabilmek adına statik formülleriyle oynamak ve neticesinde binaların sağlıksız yapılmasına sebep olmak, vatandaşlara çok yüksek bedellerle resmen canlı tabutlar satmak, hükümetlerin yanlış politikaları, bu işin içindeki kişi, kurum ve kuruluşların gerekli ve yeterli çalışmamaları, denetimsizlik, işin ehline teslim edilmemesi, gibi konular asla kader değil, hırsızlık, hainlik ve vicdansızlıktır.” dedi.

Editör: Ahmet İshak GÜLEN