(Haber:Sinem Altunay) Depremler, çocuklar üzerinde derin psikolojik izler bırakabilen yıkıcı doğal afetlerdir. Yetişkinler gibi çocuklar da bu tür olaylar sonrasında güvenlik duygusunu kaybedebilir, yoğun korku ve çaresizlik gibi duygularla başa çıkmakta zorlanabilirler. Ancak çocukların travmatik olaylara verdiği tepkiler, yaşlarına ve kişisel özelliklerine göre farklılık gösterebilir. Deprem sonrasında çocukların yaşadığı korku ve belirsizlikleri daha iyi anlamak, onlara bu süreçte nasıl destek olabileceğimizi öğrenmek için Uzman Psikolojik Danışman Sedanur Akbuğa’nın değerlendirmelerine başvurduk.
Depremin Çocuklarda Yarattığı Travma: Güvenlik Duygusu Sarsılıyor
Depremler, çocuklar için en büyük travma kaynaklarından biridir. Güvenli bir dünyaya olan inançlarının sarsılması, çocuklarda derin korku ve güvensizlik duyguları yaratabilir. Akbuğa, deprem travmasının çocuklarda şok ve kaygı gibi etkilerin yanı sıra uzun vadede travma sonrası stres bozukluğu (TSSB), kronik kaygı ve depresyon gibi kalıcı izler bırakabileceğini vurguluyor. Bu tür etkilerin çocuklarda nasıl ortaya çıkabileceğine dair şöyle bir değerlendirmede bulunuyor: “Deprem, çocukların güvenlik hissini temelden sarsan bir olaydır. Çocuklarda, depremi tekrar yaşama korkusuyla sürekli tetikte olma hali gelişebilir. Onlar için güvenli bir dünya inancı, bir anda yıkılabilir. Bu da onların davranış ve duygusal tepkilerinde kısa, orta ve uzun vadeli değişimlere yol açabilir. Travmanın etkileri, her çocuğun yaşına, kişisel özelliklerine ve çevresel faktörlere göre farklı şekilde kendini gösterebilir.” şeklinde konuştu.
Deprem Sonrasında Çocuklarda Görülen Tepkiler ve Aşamalar
Depremin çocuklar üzerindeki etkileri genellikle kısa, orta ve uzun vadede farklı şekillerde gözlemlenir. Akbuğa, bu süreçteki belirtilerin yaşa göre farklılık gösterebileceğini ve çocukların desteklenmesi gerektiğini belirtiyor. Bu etkileri üç aşamada şöyle özetliyor:
Kısa Dönem (İlk Haftalar): Depremden hemen sonra çocuklar yoğun bir şok ve korku içinde olabilirler. Alt ıslatma, uyku bozuklukları, kabuslar, ani sesler karşısında irkilme, yalnız kalma korkusu ve ebeveynlerine aşırı bağlanma gibi belirtiler yaygındır. Fiziksel şikayetler arasında karın ağrısı, baş ağrısı, iştah kaybı veya artışı gibi durumlar öne çıkar. Bu belirtiler, çocukların güvende hissetme ihtiyacından kaynaklanır ve desteklenmedikleri durumda daha kalıcı hale gelebilir.
Orta Dönem (Birkaç Ay): Deprem sonrası birkaç ay içinde çocukların depremle ilgili anılarını oyunlarında veya resimlerinde yansıttıkları gözlemlenebilir. Bu, yaşadıkları olayları işleme sürecinde sağlıklı bir tepkidir. Ancak bu dönemde çocuklarda sosyal ilişkilerde çekingenlik, akademik performansta düşüş, dikkat eksikliği gibi belirtiler de görülmeye başlanabilir. Akbuğa’ya göre bu belirtiler ailelerin ve öğretmenlerin dikkat etmesi gereken unsurlardır.
Uzun Dönem (Bir Yıl ve Sonrası): Depremin üzerinden bir yıl veya daha fazla süre geçtikten sonra, bazı çocuklar bu travmayı atlatabilse de bazıları için travma sonrası stres bozukluğu (TSSB), kronik kaygı, depresyon gibi kalıcı etkiler ortaya çıkabilir. Akbuğa, bu aşamada profesyonel desteğin önemine vurgu yaparak, “Eğer depremden sonra bir yıl geçmesine rağmen çocuk günlük yaşantısında ciddi zorluklar yaşıyorsa, mutlaka bir uzmana başvurulmalıdır” diyor.
Deprem Öncesi Bilinçlendirme: Çocukları Hazırlamanın Önemi
Deprem sonrası travmanın çocuklar üzerindeki etkilerini azaltmanın en etkili yollarından biri, onları afet öncesinde bilinçlendirmektir. Akbuğa, deprem öncesinde yapılan bilinçlendirme çalışmalarının çocuklarda güven duygusunu artırarak travma sonrası etkileri hafifletebileceğini ifade ediyor. Bu bilinçlendirme çalışmaları, aileler ve eğitimciler için de yol gösterici olabileceğini dile getiren Akbuğa, “Evde ve okullarda düzenli deprem tatbikatları yaparak, çocuklara sarsıntı sırasında nasıl güvende kalacaklarını öğretmek son derece önemlidir. Birlikte afet çantası hazırlamak da çocukların kendilerini daha güvende hissetmelerini sağlar. Bu süreçte oyun temelli etkinliklerle çocuklara deprem gibi doğal afetlerin ne olduğunu korkutmadan, ancak bilinçli bir şekilde anlatmak, afet sonrasında yaşayabilecekleri kaygıyı azaltabilir.” şeklinde konuştu. Bu tür önlemler sayesinde, çocukların afet anında daha sakin kalabilmeleri ve kendilerini koruyabilmeleri sağlanabilir. Ayrıca, çocukların bilinçlendirilmesi onların depreme karşı hazırlıklı olmalarını ve kontrol hissi kazanmalarını destekler.
Depremi Çocuklara Nasıl Anlatmalıyız? Yaşa Uygun Açıklamalar Önemli
Deprem gibi korkutucu bir olayı çocuklara anlatırken, yaşlarına uygun ifadeler kullanmak çok önemlidir. Akbuğa, özellikle küçük yaş gruplarında somut ve korkutucu olmayan açıklamalar yapmanın etkili olacağını belirtiyor. Okul öncesi çocuklara depremi anlatırken somut örnekler ve oyunlar kullanılabileceğini belirten Akbuğa, “Örneğin, legolarla bir oyun ortamı oluşturup, ‘Tıpkı bu legolar gibi yer altında da sert cisimler var ve bazen çatlayıp hareket ediyorlar. Biz de o sırada sallanıyoruz’ gibi basit bir açıklama yapılabilir. Böylece çocukların zihninde somut bir anlatımla korkutucu olmayan bir senaryo oluşur.” önerisini sunuyor.
Okul çağındaki çocuklarda ise depremin yer kabuğundaki hareketlerden kaynaklanan bir doğa olayı olduğunu açıklamak uygun olacaktır. Ancak bu tür açıklamalar yapılırken gereksiz ayrıntılardan kaçınılmalı ve çocuğun sorularına basit, net cevaplar verilmelidir. Çocuğun deprem hakkındaki merakı, yaşı büyüdükçe artabilir. Bu yüzden, çocuğun sorduğu kadarına yanıt vermek ve fazla bilgiyle kaygı yaratmamak önemlidir.
Deprem Sonrasında Ailelerin Çocuklara Yaklaşımı Nasıl Olmalı?
Akbuğa, deprem sonrasında ailelerin çocuklara yaklaşımının iyileşme sürecinde kritik bir rol oynadığını belirtiyor. Güven duygusu, bu süreçte çocuğun en çok ihtiyaç duyduğu unsurdur. Akbuğa, ailelerin çocuklarına güvende olduklarını hissettirmelerinin ve kaygılarını kontrol altına almalarının önemini vurguluyor: “Çocuğa, onun yanında olduğunuzu ve onu koruyacağınızı hissettirin. Bu güven duygusu çocuğun travmayla başa çıkmasında temel bir destek sağlar. Ayrıca, çocukların korku, üzüntü, öfke gibi duygularını ifade etmelerine izin verin. Bu duyguların doğal olduğunu onlara hissettirin ve yaşadıkları deneyimi anlamalarına yardımcı olun.”
Akbuğa, günlük rutinlerin devam ettirilmesi, çocukların güvenli bir ortamda olduklarını hissetmelerini sağlayarak travmanın etkilerini hafiflettiğini, oyun ve sanat aktiviteleri ise çocukların duygularını ifade etmelerine yardımcı olur ve rahatlamalarını sağladığını söylüyor. Ailelerin, bu süreçte çocuklarını gözlemleyerek normalin dışında bir belirti gözlemlerse bir uzmana başvurması önemlidir.
Öğretmenlerin Çocuklara Yaklaşımı: Destekleyici Bir Sınıf Ortamı Oluşturmak
Deprem sonrası çocukların okuldaki davranışları da etkilenebilir. Bu nedenle, öğretmenlerin çocuklara depremle ilgili doğru ve yaşlarına uygun bilgiler vererek onları desteklemesi önemlidir. Akbuğa, destekleyici bir sınıf ortamı oluşturmanın, çocukların duygularını ifade etmeleri için fırsat yaratmanın ve dayanışma ruhunu artırmanın önemini vurguluyor: “Öğretmenler, çocuklara deprem hakkında yaşlarına uygun bilgiler vererek bilinmezlikten kaynaklanan korkuları hafifletebilir. Sınıfta resim yapma, hikâye anlatma ve drama gibi etkinlikler ile çocukların duygusal iyileşmelerini teşvik edebilirler.”
Ayrıca, öğretmenlerin çocuklarda dikkat eksikliği, içe kapanma, aşırı kaygı gibi belirtileri gözlemlemeleri ve gerektiğinde okul psikolojik danışmanlarıyla iş birliği yapmaları, çocukların sağlıklı bir iyileşme süreci geçirmesi açısından önemlidir.
Profesyonel Destek Gereken Durumlar: Ne Zaman Yardım Alınmalı?
Depremin üzerinden birkaç ay geçmesine rağmen kabuslar, ani korku tepkileri veya günlük aktivitelerde ciddi zorluklar yaşanıyorsa profesyonel destek almak gereklidir. Akbuğa, travmatik olayların uzun süreli etkiler bırakabileceğini ve bu belirtilerin profesyonel desteğe ihtiyaç duyduğuna işaret ettiğini belirtiyor: “Fiziksel şikayetlerde artış (karın ağrısı, baş ağrısı gibi), sürekli mutsuzluk, kaygı ya da öfke hali, intihar düşünceleri ya da kendine zarar verme eğilimleri gibi durumlar, mutlaka bir uzmandan destek alınması gerektiğini gösterir. Uzman desteği, çocukların travmayı sağlıklı bir şekilde atlatabilmesi için kritik bir önem taşır.”diyor.
Sabırlı ve Bilinçli Destek, Çocukların İyileşme Sürecine Katkı Sağlar
Depremler, çocukların duygusal dünyasında derin izler bırakabilir. Ancak Uzman Psikolojik Danışman Sedanur Akbuğa, doğru yaklaşımlar ve uzman desteğiyle bu izlerin zamanla hafifletilebileceğini belirtiyor. Aileler ve öğretmenlerin sabırlı, anlayışlı ve bilinçli destekleri, çocukların bu zor süreçten güçlü bir şekilde çıkmalarına yardımcı olabilir. Akbuğa, her çocuğun iyileşme sürecinin kendine özgü olduğunu vurgulayarak şu mesajla sonlandırıyor:
“Çocuklar, sevgi ve güven ortamında travmatik deneyimlerini anlamlandırarak normal hayatlarına dönebilirler. Sabırlı olmak, onların kendilerini güvende hissetmelerine yardımcı olur.”