Haber: Aslı Akış

MÜSİAD Bolu şubesi “Aile Şirketlerinde Kurumsallaşma ve Aile Anayasası” başlığı adı altında düzenledikleri seminerde Hikmet Baydar’ı konuk etti. Seminer slayt sunumu ile MÜSİAD Bolu Şubesinde gelen katılımcılarla gerçekleşti.

Göz Danışmanlık firmasından Hikmet Baydar’ın sunumu ile gerçekleşen seminerde; aile şirketlerinin yapısı ve yönetim tarzlarının ortaya konulması, aile şirketlerinin büyüme sürecinde karşılaştığı yönetsel sorunların ele alınması, kurumsallaşma kavramının tanıtılması ve aile şirketlerinin devamlılıklarını sağlamada kurumsallaşma sürecini nasıl yöneteceklerine ilişkin bilgiler verildi.

Hikmet Baydar Aile Şirketlerindeki Kurumsallaşmanın başarılı iletişim için altın kuralları olduğuna dikkat çekerek motivasyon, şartlanma, empati, bilgi, özgüven ve aynalama’nın şirket kurumsallaşmasındaki önemini vurguladı. Baydar “Seminerin konusu aile şirketlerinde kurumsallaşma. Türkiye de aile şirketlerinin çoğu 2’inci 3’üncü jenerasyona geçemiyor. Bunun arkasındaki en önemli nedenlerden birisi aile içerisindeki yapı. İnsanlar çok rahatlıkla büyükleriyle bir şeyleri paylaşamıyorlar veya bilgi paylaşımı olamıyor. Anadolu’daki bizim kültürümüzün yapısında da biraz ataerkil yapı olduğu için daha demokratik bir ortamda daha paylaşımcı bir ortamda insanların bir araya gelerek daha büyük sinerjileri nasıl yaratacağını bizim örneklerle anlatmamız gerekiyor. Aksi takdirde aile şirketlerini geleceğe taşımamız mümkün değil. Birinci jenerasyon çok başarılı çünkü şirketi kuruyor ve belli bir yere getiriyor. İkinci jenerasyonu bir nevi kendi metezor eğitimiyle şirketi bir adım daha taşımaya razı edebiliyor. Ama asıl torunlar üçüncü jenerasyon maalesef unutuluyor. Onlarda kendi yollarını çizmeye çalışıyorlar. Böyle olunca tabi aile şirketleri üçüncü jenerasyonda genelde dağılmış oluyor. Burada ki amaç şu aile şirketlerinde biz neden kurumsallaşmalıyız? Onu anlatacağız. Kurumsallaşmayı nasıl yaparız? Çünkü özellikle bu nasılın arkasında geçmişte yapılan büyük hatalar büyük yanlışlıklar var. Dolayısıyla insanların kurumsallaşmaya olan inanıcıda kalmıyor. Çünkü bir şirkette siz kalkıp ta işte 40 beden giyen bir insana siz 54-55 elbise giydirmeye kalkarsanız o tabii sırıtır olmaz. Sonra bazı şeyleri afaki görüntü olsun diye yapmaya başlarlar buda uygun değil. Çünkü her şirketin bir yapısı var bir yaşayışı var bir tarzı var ve dolayısıyla bu şirketleri o yapı içerisinde değerlendirerek kurumsallaştırmamız lazım. Kurumsallaştırmayı işte bir bürokratik işlem gibi görmememiz lazım. Şirketleri verimliliği arttıracak yönetimin ve çalışanın şirketin geleceğine yönelik katkılarda bulunacağı bir yapı olarak görmek lazım. Kısacası kurumsallaşma şahısların dışında şirketlerin geleceğe taşınmasını sağlayan bir sistem. Bu sistemi biz 3 kişilik şirketle de kurabiliyoruz 300 kişilik 3bin kişilik şirketlerde de kurabiliyoruz. Böyle olunca şimdi bizim 3 bin kişilik şirkete kuracağımız bir sistemi 3 kişilik şirkete kurmaya çalışmaya kalkarsak çok komik sonuçlar ortaya çıkar. Maalesef geçmişte bunlar çok yapıldı. Herkes birçok şeyi niçin yaptığını bile bilmiyordu. Ama bunu aşmamız lazım. Özellikle aile şirketlerinde gelecekteki şirketin önce hedefini belirlememiz gerekiyor. O hedefe gelecekteki nesilleri nasıl hazırlayacağımızı netleştirmemiz lazım. Ama en önemli sınav o nesle yeni nesle şirketi faaliyet alanını ve geleceğini hedeflerini sevdirmek. İşte büyükler burada devreye girmek zorunda aksi takdirde o insanlara o işi adeta esirmiş gibi götür getir komutlarla yaptırdığınız zaman bu sefer o insanlar kendilerini veremiyor. Kendilerine başka yerlerde arayışlara giriyorlar ve o şirket dağılma sürecine girmiş oluyor. Bunun yanında şirket çalışanlarının aile fertlerinin aralarındaki ilişkiler şirketin geleceğe taşınması açısından çok önemli. Bu şirketi bir kademe daha ileri taşıtabilirsek bizde kendimizi burada başarılı göreceğiz.” şeklinde konuştu.

Editör: TE Bilisim