(HABER: YASİN CELAL TORUN)- Eğitim-Sen Bolu Şube Başkanı Dilek Çakman, Eğitim Sen Bolu Şubesi Yürütme Kurulu adına Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in “Tarikat ve cemaatlerle protokol yapmaya devam edeceğiz” sözlerine sert tepki gösterdi.

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, Meclis’teki bütçe görüşmelerinde, bakanlığının 2 bin 709 protokolünün bulunduğunu ve bunların 10’unun tarikat-cemaatlerle imzaladığını açıkladı.

Eğitim-Sen Bolu Şube Başkanı Dilek Çakman’da TBMM’de devam eden 2024 bütçe görüşmelerinde Millî Eğitim Bakanlığı (MEB) bütçesi görüşülürken söz alan Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, “Tarikat ve cemaatlerle protokol yapmaya devam edeceğiz”  ifadelerine sessiz kalmadı.  

Eğitim Sen Bolu Şubesi Yürütme Kurulu adına açıklama yapan Eğitim-Sen Bolu Şube Başkanı Dilek Çakman, “Yıllardır eğitim sistemi üzerinden sürdürülen “eğitimde dinselleşme” uygulamalarını bakanlık politikası olarak sürdüreceklerini itiraf etmiştir. Bakan Tekin’in eğitim sistemini yıllardır kuşatan dini tarikat ve cemaatleri, “sivil toplum örgütü” (STK) olarak tanımlaması dikkat çekicidir” dedi.

“OKULLAR BELLİ BİR İNANÇ VE MEZHEBİ TEMSİL EDEN ZİHNİYETİN KUŞATMASINDA”

21 yıllık süreçte eğitimde hayata geçirilen dinselleştirme adımlarının öğrenciler ve veliler üzerinde psikolojik baskılara neden olduğunu belirten Çakman; “Türkiye’de yaşanan yoğun dinselleşme, eğitim sürecinde dinsel sömürüye kaynaklık eden kimi pratik uygulama ve söylemlerin yaygınlaşması, son yıllarda eğitimin bütün kademelerinde yaşanan bir sorun olarak dikkat çekmektedir. Okullarımız uzun süredir adeta belli bir inanç ve mezhebi temsil eden zihniyetin kuralları ve uygulamaları ile karşı karşıyadır. MEB bir taraftan ÇEDES projesi ile okullarda ‘manevi danışman’ sıfatıyla imamları görevlendirirken, diğer taraftan dini dernek ve cemaatlerle art arda protokoller imzalamaktadır.

“DİNİ ÖĞELER, EĞİTİM SÜRECİNE ADIM ADIM YERLEŞTİRİLMEKTEDİR”

MEB tarafından eğitim müfredatının dini değerler çerçevesinde biçimlendirilmesinden okullarda dini etkinlikler üzerinden somut uygulamalara kadar hemen her alanda dini öğeler, eğitim sürecine adım adım yerleştirilmektedir. Geçtiğimiz 21 yıl içinde, eğitim biliminin en temel ilkeleri ve öğrencilerin gelişim süreçleri yok sayılarak hayata geçirilen dinselleştirme adımları, öğrenciler ve veliler üzerinde yoğun psikolojik baskı oluşturmaya başlamıştır.”Şeklinde konuştu.

“DİNİ VAKIF VE DERNEKLERLE İŞ BİRLİĞİ ARTARAK SÜRÜYOR”

Çakman, MEB’in Diyanet İşleri Başkanlığı ve çeşitli dini vakıf ve derneklerle yakın iş birliğinin artarak sürdürüldüğünü dile getirerek; “Türkiye’de eğitimin dinselleştirilmesi, eğitim sisteminin, önceden belirlenmiş siyasal-ideolojik hedefler doğrultusunda; biçim, içerik, öğretme-öğrenme sürecinde kullanılan yöntemler, söylemler ve materyallerin büyük ölçüde dini kural ve referanslara göre düzenlenmesi ve biçimlendirilmesi şeklinde hayata geçmektedir. MEB, Diyanet, dini vakıf ve dernekler arasındaki yakın ilişki ve iş birliği son yıllarda belirgin şekilde artmıştır.  13 Eylül 2014 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanan yasal düzenlemeyle MEB, imam hatip liselerinde mesleki eğitim için ‘çeşitli kurumlardan destek almanın’ önünü açmış; bu durum, “İmam hatip liselerinde eğitim ve öğretim yılı süresince ‘imamlık, hatiplik, vaizlik, müezzinlik, Kuran kursu öğreticiliği ve benzeri mesleki uygulamalara’ yönelik eğitimlerle ilgili ‘çeşitli kurumlardan destek alınabilecektir’ şeklinde tarif edilmiştir. Bu düzenlemeyle dini vakıf ve derneklerin devlet okullarında seminer verebilmesi, kitap dağıtabilmesi, yarışmalar düzenlemesi ve kendi kurumlarında öğrencileri stajyer olarak eğitebilmesinin yolu açılmıştır.” ifadelerini kullandı.

 “FARKLI İNANÇ VE DİNLERDEKİ İNSANLAR ARASINDA EŞİTLİĞİN SAĞLANMASININ TEMEL KOŞULUDUR”

Milli Eğitim Bakanlığı başta olmak üzere tüm devlet kurumlarının farklı din, mezhep ve inançlara eşit mesafede durmasını ileri süren Çakman; “Türkiye’de uzunca bir süredir yapıldığı gibi eğitim sisteminin dini kurallara göre düzenlenmesi, dini eğitimin yaygınlaşmasının kaçınılmaz sonucu okullarda öğrencilerin inanan ya da inanmayan, dindar ya da dinsiz, ibadet eden ya da etmeyen gibi kategorilere ayrılmasına ve yeni gerilim alanları yaratılmasına neden olmaktadır. Toplumda ve okullarda bütün din ve inançtan insanlar, eşit koşullarda yaşamak ve aynı kurallara uymak durumundadır. Laiklik, herhangi bir gruba ya da mezhebe dinsel ayrıcalık ve üstünlük tanımaması, farklı inanç ve dinlerdeki insanlar arasında eşitliğin sağlanmasının temel koşuludur. Bunun gerçekleşmesi için devletin ve MEB başta olmak üzere, tüm devlet kurumlarının farklı din, mezhep ve inançlara eşit mesafede durması ve ayrımcılık yapmaması gerekmektedir.” diye konuştu.

“TARİKAT VE CEMAATLER STK DEĞİL YASA DIŞI GERİCİ YAPILANMALARDIR”

Dilek Çakman, tüm eğitim bileşenlerini birlikte hareket etmeye davet ederek; “Buradan tekrar belirtiyoruz; tarikat ve cemaatler STK değil yasa dışı gerici yapılanmalardır. Demokratik,  laik ve hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’nde eğitim öğretim faaliyetleri devletin asli görevidir. Bu görevi yerine getirmekle görevli olan MEB yetkilidir ve bu yetki devredilemez.  Eğitim Sen olarak bilimsel,  laik, demokratik,  kamusal eğitim için tüm eğitim bileşenlerini birlikte hareket etmeye ve mücadeleye çağırıyoruz.” açıklamasında bulundu.

Editör: Servet GÖKÇEK