Sayın Okurlar;

Vaatler verilirken, sözlerin, önüne arkasına da bakılır. En azından, yapılabilenler söylenir. Serçe serçeyken, önüne arkasına bakar. Örneğin(Aslıyok yaylasında beş bin davarım var sözünün, dikkat edilirse zaten aslı yok kelimesi ile gerçeği yansıtmadığı açıkça görülüyor.)

Sayın Okurlar;

Özellikle, seçimlerde sayın konuşmacıların bu konuya dikkat etmeleri gerekmez mi? Bilinmelidir ki her gerçek akıllılar için, güzellikler de duygulu kalpler için yaratılmıştır. Güler yüzle söylenen bir yalanı, bir anda yuttuğumuz halde, acı gerçekleri damla damla yutarız. Bu nedenle, gerçekler bize değil, biz onlara uymalıyız. Zaman, zemin, mekan değerlidir ama gerçekler vakitten daha değerlidir. Gerçeklere yardım gerekir çünkü her gerçek, vakitten daha çok değerlidir. Bütün gerçeklerin dostu zaman, en büyük düşmanı tarafgirlik, en sadık arkadaşı da alçak gönüllülüktür. Karakter bir ağaç ise şan, şeref, şöhretler de o ağacın bir nevi gölgesi gibidir. İnsanoğlu aslında, daha çok gölgeyi düşünür de hiç demeyiz ki asıl olan gerçek o ağacın kendisidir. Bu nedenle, hakikatleri insanların ölçüleriyle değil, insanları gerçeğin ölçüsüyle tanımak gerekir. Hadiselerin, istendiği şekilde beklenmesini değil, nasıl geliyorsa öyle gelmesini beklemek daha olgun bir düşüncedir. Gerçekten, işinin yapılmasını isteyen insan işine, bizzat kendisi sarılır. Gönülsüz olursa, bu defa kalkar başkasını gönderir. Onun için ( KİŞİ, ELİNLE GÖR İŞİ DERLER.) Hiç kimse, görmek isteyenler kadar kör değildir. Bildiğini bilmek, bilmediğini de bilmek gerçek olgunluktur. Olgun insan, sözlerinde ağır, davranışlarında biraz acelecidir. Netice itibariyle ,bilirken susmak, bilmezken söylemek kadar çirkindir. Yerinde, zamanında, konumunda söz söylemesini bilenler, gelecekte özür dilemek zorunda kalmazlar. Dünyanın en büyük tehlikesi de bilmediğini bilmeyen düşüncededir. 

Sayın Okurlar;

Gerçek çizmelerini giyene kadar, yalan bütün dünyayı dolaşırmış. Yalanın faydası belki bir defa olabilir ama gerçeklerin faydası sonsuzdur. Yalanlar geçici, doğrular ebedidir. Burada başka bir konu da şudur: YALAN VEYA YANLIŞLARA DEĞİL ONLARDAN ALINMASI GEREKEN DERSE BAKILIR. EN BÜYÜK YANLIŞ VE YALAN DA BU YANLIŞLARIN VE YALANLARIN FARKINDA OLMAMAKTIR.İnsan, gerçek ile bir gönül bir sözlü olursa, düşmanlarının kökü dahi dibini kendi kendine çeker. Bu nedenle, iman, yalan ve yanlışlarla beraber yürümez. Kendi yanlışına ve yalanına göre konuşmak, insan oğlundaki bütün edep ve terbiyeyi doğruluk yolundan saptırır. Yani sözler, genel anlamda öğretici, açık, tatlı ve zevkli olursa bir anlam ifade eder, böyle olunca, gök kubbe de çınlar. Yalan ve yanlışlara yönelirse, pek tabii rezil rüsva olur gider. YÜCE YARATAN HİÇ KİMSEYİ BİLDİĞİ VE İNANDIĞI DOĞRU YOLDAN AYIRMASIN.