Sayın Okurlar;

Söz söylemek, konuşmak sanatı, canlı mahlukatta sadece insana aittir. Hayvanlara gelince, bu konu biter, içgüdü meselesine döner.

Teamül odur ki önce selam, sonra söz gelir. Sözün bir faydası yoksa söylenmez. İtirazı da bırakıp şükretmek en doğal olanıdır. Çünkü tek bir söz de olsa ve bu söz yanlışsa, alemleri yıkar, döner, diğer taraftan tilkileri de aslan edebilir. Ağızdan bir defa çıkan söz, adeta yaydan fırlamış ok gibidir. Bu dil, çakmak taşı ile bir nevi çakmak demir gibidir. Dolayısıyla söz manasız, mesnetsiz çıkıyorsa ateş olur. Erlerin, yiğitlerin, asalet dolu insanların huyu gibi sözleri de latiftir. Aşağılıkların işi ise kısaca hile ve utanmazlıktır. Esasen bir sözün manası varsa gök kubbede çınlar; yoksa rezil rüsva olur gider. HİKMETİ İLE HER SÖZ SÜLEYMAN MÜLKÜNÜN HATEMİDİR. DÜŞÜNCESİZ, TEDBİRSİZ SÖZLER DAİMA ACİZ KALIR ÇÜNKÜ BU SÖZÜN SAHİBİ, AHMAKLIĞINDAN NE ÖNÜNÜ NE DE ARKASINI DÜŞÜNMEDİĞİ İÇİN YÜCE YARADANIN LÜTFUNDAN DA MAHRUM KALIR. BÜTÜN HAŞARETLERİN, SİNEKLERİN ALEMİ KENDİ GÖRÜŞLERİNE VE MEKANLARINA UYGUN VIZILTILARLA GEÇER. Sözler ne kadar düşünülür, tartılır ve mantık süzgecinden geçirilirse, o kadar latif olur. Her acı söz acılara katılır. Gel gör ki tatlı, güzel sözler Hakka ulaşır. Hakikatlerden uzak gönüllere, güzel sözler uğramaz. Böyle veciz güzel sözler, nurun aslına uygun olarak gider. Kendisini bir şeyler zanneden aptalların sözleri de işte bunun için itibar görmez. Örneğin, ayının sevgisi kin, kini de sevgidir. Muhatabı kendi cinsinden olmayanlarla sohbet, mezara girmek gibidir. Sözleri acı, çirkin, yıkıcı olanların kalbi de gönlü de karadır. Mübarek, olgun ve dolgun Arifler, dışarıdan seslense, bu sözlerin karşısındaki muhataplar başlarını eğerler ve gelen her kelamı dinlerler. Söz yuva gibidir, manalar kuştur, cisimler ırmak, ruhlar ise devamlı kaynayan kaynak suları gibidir. Sözün köpüğü ile manasına bakılmaz, mananın derinliği ile söze bakılır. Söz söyleyenler kerem sahibi olurlarsa, söz söyleme sofraları en nefis aşlarla dolar. Takdirin hükmüne itiraz edip, gevezelik yapanlar, boş sözlerle hem kendilerini kandırır hem de kıymetli zamanlarını boşa harcarlar. Yolları aşan mükemmel insanlar, dört başı mamur düşündükleri için çirkin, kötü ve manasız sözlere iltifat etmemişlerdir. Serseri sözlere iltifat edenler, bu nedenle mürüvvetlerine ömrü billah kavuşamamışlardır. Bir mecliste iç açıcı sözler söylenirse, binlerce çimen ve gül oluşur. AMA SÖZ SÖYLERKEN NEFES KESEN, BOĞAZLAYAN, LAFAZAN, GEVEZE BİR DİL EBESİ ÇIKSA, GÖNÜLLERDE YATAN BÜTÜN O GÜZEL NÜKTELER MİDE BULANTISINDAN KÖŞE BUCAK KAÇARLAR. ADAM OLMAYANIN AĞZINDAN ÇIKAN HER SÖZ, BİR GÜBREDEN FARKSIZDIR. ALTIN, ALTIN İLE TARTILIRKEN ÇAMURU SEVENLER, ELİNİ YÜZLERİNİ ÇAMURA BULAŞTIRIRLAR. MUSİKİDE DE BÖYLEDİR. ‘’DİNLEYEN KİMDİR VE NE KABİLİYETTEDİR?’’ SORUSU ÇOK ÖNEMLİDİR. ANLAMADAN, DİNLEMEDEN, DÜŞÜNMEDEN, BİLMEDEN SÖZ SÖYLEMEK KADAR DÜNYADA DAHA DÜŞÜK BİR OLAY OLAMAZ.