Sayın Okurlar;

İnsanlığı düşünenler ve anlayanlar, öncelikle insanı ele alır, onu tanımaya çalışır. Ancak, insanlık tarihine geçmek için de bir eserin olması, görülmesi gerekir. Aslında, kişilerin fazla olmasıyla bir şey değişmez. Önemli olan, toplumun her katmanı, müspet, güzel ve doğru düşünmeyi bilirse, insanlığı da ortamlarına davet ederler. Kafirin dahi bir müddet sonra, yüksek insanlığı ve güzel meziyeti ortaya çıkıyorsa, kafirliğinden artık söz edilemez. İnsanların, görevlerini evvela mesuliyet duygusu ile yapması gerekir. Yani, bütün işler, övülmek için değildir. Bırakalım da bu tür methiyeleri başkaları yapsın. Bundan böyle, kendi kendine büyüklenmenin, anlamı yok. Yaşantılarda, sahip olmak için değil, sahip çıkmak için çalışmak daha gerçekçi ve daha faziletli bir düşüncedir. Bir gerçek de odur ki tat, maddede değil, zihindedir. Aptalların, rüyada konuşmasından bir şey çıkmaz, kaldı ki bunu çıkıp anlatması da ayrı bir arızadır. SEVİYORUM DEMEKLE SEVGİ OLMAZ. Güzellikler diyarını yaşatıyor ve yaşatabiliyor muyuz? Meselenin özü budur. Devamlı şekilde, ömrünü hayallerle, hülyalarla geçirenler, yarın “yanmış, kırık leblebiden daha da basit olurlar.” AKIL VARSA İNSAN VARDIR. Dünyamızda, gerçeklerle yürüyenler üretir. Başkalarının kimliği ile kamuflaj ise bir nevi suya imza atmaya benzer. ESAS ÖLÇÜ, İNSAN DEĞİLDİR. ASIL ÖLÇÜ, BIRAKILAN İNSANLIK ÖLÇÜSÜDÜR. Güzel, doğru ve iyi akıl, bu nedenle, her zaman düşünür olmuştur. Nitekim, çift karakterli, bukalemun yapılı insanlar, bunu teke indirmedikten sonra, başarı beklemesinler. KANDIRAN KANDIRILIR. Bunun için, dili tutmakta her zaman fayda vardır. Hayatında, ahlakını düzeltemeyenler, gafletten kurtulamazlar. Gafletin içinde olmak da zaten belanın ta kendisidir. Ahlaki, insani ve asaletli düşünmeyenlerin ağzından çıkan her söz, pırlanta da olsa bunların bir molozdan ve gübreden farkı yoktur. Bu nedenle, şu iki noktayı iyi bilmek gerekir.

  • Kendini geliştirmek
  • Başkaları için de faydalı olabilmek