Türkiye Kamu-Sen İl Temsilcisi Erhan Bayram, Danıştay’ın verdiği ‘Andımız’ kararı sonrasında eylem kararı alan Memur-Sen’i sert bir dille eleştirerek “Birçok sorunu görmeyen, görmek istemeyen bu zihniyete; memurun 3600 ek gösterge talepleri için, Öğretmenlerin itibarı için, Parçalanmış öğretmen aileleri için, çatır çatır kul haklarının yendiği mülakatlar için, eğitim çalışanlarının kaybolan özlük hakları ve yaşadıkları geçim sıkıntısı için yapmadığı eylemi, söz konusu "Öğrenci Andımız" olunca yaptıran sebep nedir?” diye sordu.

Bayram ayrıca Türkiye Kamu Sen olarak beklentilerinin, davanın yeniden görüldüğünde “Andımız”'ı kaldıran yönetmelik hükmünün iptal edilmesi olduğunu ifade ederek, Türk Eğitim-Sen olarak, bu bilinçle en kısa sürede okullarımızda ‘Andımız’ı gür bir sesle okumayı temenni ediyoruz.” dedi.

Türkiye Kamu-Sen İl Temsilcisi Türk Eğitim-Sen Şube Başkanı Erhan Bayram ‘Andımız’ ile ilgili bir basın açıklaması yaptı.  Açıklamada, andımızı en kısa sürede okullarda okumak istediklerini belirterek, ‘Andımız’a karşı açıklamalar yapan Memur-Sen’i de sert bir dille eleştirdi. Erhan Byarma yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi:

Devletimizin kuruluşunun 10. yılında hazırlanarak uygulamaya konulan “Öğrenci Andı” 2013 yılında “Demokratik Açılım” bahanesiyle uygulamadan kaldırılmıştı. Bu garabet karara karşı Türkiye Kamu-Sen olarak genel merkez düzeyinde hukuki süreci başlatmıştık. Bir dizi engellemelerin ardından bugün itibariyle Danıştay 8. Dairesi dava sürecinin önündeki engelleri kaldırdı. Bu konudaki beklentimiz, dava yeniden görüldüğünde “Andımız”'ı kaldıran yönetmelik hükmünün iptal edilmesidir.

“UYARMIŞTIK”

Ülkemizde 80 yıl boyunca bazı küçük değişikliklere (1972,1997) uğrayarak 2013 yılına kadar gurur, onur ve büyük bir sevgiyle okunan “Öğrenci Andı”nın kaldırılması baştan sona yanlış bir karardır. Türk Eğitim-Sen olarak bunu o günlerde de kararlılıkla ve yüksek sesle dile getirmiştik.

Ortaya çıkan yeni durum neticesinde “Andımız”ın kaldırılmasına zemin hazırlayan şer odakları ve sözde “Memur Sen”dikası koro halinde “Andımız” üzerinden Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucu değer ve felsefesine saldırmaktadır. Temel işlevi kamu çalışanlarının haklarını savunmak olan bu sendikal yapı, memurun taleplerine kulaklarını tıkamış, etnik ve ideolojik saplantılarının esiri olmuştur.  Bu sözde sivil toplum örgütünün en üst düzey yetkilileri gerek basın açıklamalarında, gerekse sosyal medya paylaşımlarında Türk’e, Türk Milletine olan kin ve nefretlerini açık ve dolaylı olarak ifade etmekten çekinmemektedir. Son dönemde yaşanan eğitim, sağlık, ekonomi ve siyasetteki birçok sorunu görmeyen, görmek istemeyen bu zihniyete; memurun

-3600 ek gösterge talepleri için,

-Öğretmenlerin itibarı için,

-Parçalanmış öğretmen aileleri için,

-Çatır çatır kul haklarının yendiği mülakatlar için,

-Eğitim çalışanlarının kaybolan özlük hakları ve yaşadıkları geçim sıkıntısı için yapmadığı eylemi, söz konusu "Öğrenci Andımız" olunca yaptıran sebep nedir?

“PKK JARGONU KULLANILMAKTADIR”

Türk milletinin birliği ve dirliğini sağlayıcı gelişmeler olduğunda en galiz ifadelerle bu kutsal değerlere saldırmaktadırlar. Bu yapının “Andımız” hazımsızlığı neyin tezahürüdür.  Yaptıkları basın açıklamasında, dedelerimizin, babalarımızın ve bizlerin gururla okuduğu “Türküm, Doğruyum, Çalışkanım, payeleri ile başlayıp Ne Mutlu Türküm Diyene! veciz ifadesiyle son bulan “Andımız”a ilişkin ifadeleri şöyledir: “Gerici, baskıcı, militarist, totaliter zihniyetin ürünü olan Öğrenci Andı.”

Din, dil, soy, kültür, coğrafya, ülkü ve ideal birlikteliği gibi bir çok unsuru kapsayan ve sosyolojik bir olgu olan milliyetçilik kavramını, kabile algısından öte idrak edemeyen bu hastalıklı sığ zihniyet, FETÖ ve PKK gibi yapıların ülkemize yaymak istediği düşünce virüslerinin uzantısıdır. Bu anlayış 2013 yılında gerçekleşen andımızın iptalini,  “çözülme süreci”nin bir kazanımı olarak görmektedir. Bu sürecin sonunda bombaların, hendeklerin vatan toprağını esir almaya çalıştığı unutulmamalıdır. O günlerde büyük bir heyecanla Ağrı meydanlarında “ Çözüm sürecini hayvanlar bile anlamış ama bazı insanlar anlamıyor.”  diyerek konuşan zatla bugün bu açıklamaları yapan kişi ve zihniyet aynıdır ve değişmeyecektir.

Oysaki o günlerde 337 asker, 182 polis ve 13 korucu olmak üzere 532 güvenlik görevlisi şehit olmuş, şehitlerimizin, 22’si daha doğmamış toplam 513 çocuğu yetim kalmış, 76 şehre 238 ilçeye şehit acısı düşmüştür. O günlerde biz bunları defaatle söylememize rağmen anlaşılamadık.

“15 TEMMUZDAN DERS ALINMALIDIR”

Bu sürecin devamı olarak 15 Temmuz 2016’da milletimizin gördüğü en büyük ihanet girişimi vuku buldu. Bu sefer ismi FETÖ idi ancak emeli aynıydı. Aziz Türk milletini bölmek, parçalamak ve yok etmekti. Hafızalarımızı yokladığımızda o gün bizi bir araya getiren ortak değer Atatürk’ün şahsiyetinde vücut bulan vatanseverlik hissiyatıydı. Ülkenin tüm şehirlerinde kurulan demokrasi meydanlarında "Ne Mutlu Türk'üm Diyene!" nidaları yükselmekteydi. Yine o gün yapılan açıklamalar dikkatle incelendiğinde hükümetimizin Ulu Önder Atatürk’e ve onun kurduğu Cumhuriyete övgüleri yer almaktaydı.

FETÖ yapısı ve tehdidi belki bertaraf edilmiş gibi gözükebilir ancak Andımıza yönelik yapılan bu saldırılar, "FETÖ; ruhu, kokusu, düşüncesi ile bir kripto damar halâ malum yapı içerisinde varlığını sürdürmekte midir?" sorusunu akıllara getirmektedir.

“MALUM SEN YÖNETİCİLERİ, 81 İLDE EYLEM KARARI ALIRKEN ÜYELERİNİN FİKRİNİ SORMUŞ MUDUR?”

"Öğrenci Andımız"ın okullarda tekrar okutulmasına karşı çıkan ve tüm şehirlerde gerçekleştirilen bu eylem kararı, Malum Sen’dikanın maskesini düşürmüş, asıl amacını açık seçik ortaya koymuştur.

Ayrıca Malum-Sen'in almış olduğu bu eylem kararı, Türk Devleti’nin kurucu değerlerine bağlı, Türk Milleti ve Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Atatürkle hiç bir sorunu olmayan fakat geçmişte çeşitli sebeplerden dolayı bu sendikaya bir şekilde üye olmuş yüz binlerce kamu çalışanını incitmiş, vicdanlarını yaralamıştır.

Gelecekte tarih ve Türk Milleti bu tavrı hiç de hoş hatırlamayacaktır.

Malum-Sen'e tavsiyemiz bu yanlış tutumlarından bir an önce vazgeçerek kendileri gibi düşünmeyen üyelerini zan altında bırakmamalarıdır. Aksi takdirde; Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucu değerleriyle sorunu olmayan ve "Türküm, Doğruyum" demekten gocunmayan fakat yukarıda belirttiğimiz gibi herhangi bir sebeple bu malum sendikaya geçmişte üye olmuş tüm kamu çalışanlarımız, bu vebale ortak olmamak adına ve öncelikle vicdani sorumlulukları gereği istifa etmek suretiyle kendilerini bir an önce bu yapıdan kurtarmalıdır.

“ANDIMIZIN OKULLARDA OKUTULMASINI DESTEKLİYORUZ”

Malum yapı açıklamalarında yargının görev alanını aştığından bahsetmektedir. Oysaki bize göre tam görevini yaparak milletinin ve devletinin bekası noktasında karar vermiştir. Verilen karar tam bir ders niteliğindedir.

Verilen kararda, “Atatürk Milliyetçiliği” vurgusuna, “Türk Milli Eğitiminin Amacına” ve “Türk” kelimesinin kapsayıcılığına yer verilmiştir. Bu gerekçeyi her kesimin dikkatle okumasını özellikle malum sendikanın yöneticilerinin tekraren okumasını ve anlamasını tavsiye ederiz. Bu yapının Türk’ü, Türklüğü, vatanı, milleti, devleti, bayrağı anlama konusundaki ümidimiz oldukça azdır. Dün ve bugün yaptıkları açıklamalar bizlere bunu düşündürmektedir.

Ülkemizin içerisinde bulunduğu zor koşulları dikkate alarak bugün her zamankinden daha çok beraberliğe ihtiyaç duymaktayız. Çevremizdeki sınırların değiştiği bu kritik süreçlerde milli olma mefkûresi tek çıkar yolumuzdur.  'Türk' kelimesinin bir ırkın değil, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yaşayan dili, ırkı, rengi, cinsiyeti, siyasi düşüncesi, felsefi inancı, dini, mezhebi ne olursa olsun tüm vatandaşların bir araya gelerek oluşturdukları, herkesi kapsayan ve kucaklayan milletin ortak adıdır. Türk Eğitim-Sen olarak, bu bilinçle en kısa sürede okullarımızda Andımız’ı gür bir sesle okumayı temenni ediyoruz.

Türk Eğitim-Sen olarak, eğitim ve bilim çalışanlarının haklarını her zaman ve koşulda savunmaya devam ederken, sorumlu sendikacılık anlayışımız gereği millî ve manevi hassasiyetlerimizi kararlılıkla sürdüreceğimizi kamuoyuna saygıyla duyururuz.

Ne Mutlu Türk'üm Diyene...

 

Editör: TE Bilisim