Haset, sahip olduğu maddi veya manevi güzelliklerden dolayı bir başkasını kıskanmak, onun bu güzelliklerden mahrum kalmasını istemektir. İnsanda fıtrî olarak var olan kıskançlık duygusunun bir hastalığa dönüşerek onu esir almasıdır. Bazen düşmanlık, bazen kibir ve gurur, bazen de dünya nimetlerine duyulan aşırı ihtiras sebep olur bu hastalığa. Haset duygusuyla hareket eden kişi, insanlara karşı tahammülsüz davranır, kin ve nefrete kapılarak onlara haksızlık etmeyi kendine reva görür. Tıpkı kardeşi Hâbil’i öldüren Kâbil’in, Hz. Yûsuf’u kuyuya atan kardeşlerinin yaptığı gibi. Çevresine verdiği zararın yanı sıra kendisi de elindekiyle yetinmediği, hep başkalarının sahip olduğu şeylere göz diktiği ve bunlardan rahatsız olduğu için huzursuz bir hayat sürer ve aslında farkında olmadan nimeti dilediğine veren Allah’ın takdirine isyan eder. İşte bütün bu olumsuz sonuçlarından dolayı Sevgili Peygamberimiz şöyle buyurmuştur: “Bir insanın kalbinde iman ile haset bir arada bulunmaz