Bolu’nun manevi atmosferine ev sahipliği yapan Aktaş Dergâhı, Anadolu’nun önemli evliyalarından biri olan Safi Amidî Bolevi’ye ait türbeyi barındırıyor. 19. yüzyılda yaşamış bu büyük âlim ve mutasavvıf, hem zahir hem de batın ilimlerinde derinleşmiş, birçok öğrenci yetiştirmiştir. Diyarbakır müftüsü Hacı Sâlih Efendi’nin oğlu Safi Amidî Bolevi, İstanbul’da eğitimini tamamladıktan sonra tasavvuf ilmini tahsil etmek üzere Çerkeşli Hacı Mustafa Efendi’nin yanına gitmiş ve ardından Bolu’da irşad faaliyetlerine başlamıştır.

33 Yıl Süren Dergâh Hizmeti

İsmi Mustafa Bin Salih’tir. Tahsiline Diyarbakır’da başladı. 9 yaşında Kuran’ı Kerim’i ezberledi. 1807 yılında Çerkeşli hacı Mustafa efendinin talebesi oldu. Hocası Çerkeşli Mustafa efendi talebeleri ile sohbet ettiği sırada safi efendiye bakarak benden sonraki yolumuzu yüksek mevkilere ulaştıracak devam ettirecek şahıs budur dedi ve 3 sene Şehy hacı Halil efendinin sohbetlerine devam etmiştir. Buradan Bolu’ya gelerek Semerkant medresesinde talebelere ders vermeye başladı. Hayır sahiplerinden şemsi paşanın kızı Hafize hanım, Aktaş Mahallesinde 5 dönümlük arsa bağışlamış ve safi efendiye buraya bir camii, bir dergah birde ev yaptırıp 33 sene burada insanlara rehberlik etmiştir. Bu dergah birçok alim yetiştirmiştir.

Safi Amidî Bolevi, Bolu’ya yerleşerek Semerkand Medresesi’nde dersler vermeye başladı. Zamanla, Şemsi Paşa’nın kızı Hafize Hanım tarafından kendisine bağışlanan beş dönümlük arazi üzerine Aktaş Dergâhı’nı inşa ettirdi. 33 yıl boyunca bu dergâhta insanları irşad eden Safi Amidî Bolevi birçok talebe yetiştirdi. Vefatının ardından Bolu Kaymakamı Miran Tâhir Paşa, onun için özel bir türbe yaptırmıştır.Bu tarla üzerinde kısa zaman zarfında bir cami, bir dergâh ve bir de ev yapıldı. Mustafa Safî Efendi Hazretleri, bu dergahta tam otuz üç yıl boyunca der­gah hizmetini sürdürdü. Bu sırada iki adet de halife yetiştirdi. Bunlardan biri, Şeyh Yusuf Efendi Hazretleri, diğeri, Geredeli Abdullah Efendi Hazretleri'dir. Vefatından sonra, Bolu Kaymakamı Mîr-i Miran Tâhir Paşa kabrinin üzerine türbe yaptırmıştır. Otuz üç gün hasta yattıktan sonra, 63 yaşında Cemal âlemine yürümüş­tür.

D J I 20250305134553 0227 D-1

Manevi Gücünün Tezahürleri

Safi Amidî Bolevi’nin hayatında birçok keramet anlatılır. Bunlardan biri, Rumelili yüzbaşı İbrahim Ağa’nın başından geçen olaydır. Bolu’da görev yaptıktan sonra memleketine dönerken Mustafa Sâfî Efendi ile vedalaşan İbrahim Ağa, yolda bindiği geminin fırtınaya yakalanıp batmaya başlamasıyla büyük bir tehlike atlatmıştır. Tam o anda Mustafa Sâfî Efendi’nin “Bizi hatırla” sözü aklına gelmiş, ondan manevi yardım istemiştir. O anda suda bir el tarafından tutulup çıkarıldığı ve kısa süre içinde bir gemi tarafından kurtarıldığı rivayet edilir. Bu olayın ardından İbrahim Ağa, tekrar Bolu’ya dönerek Mustafa Sâfî Efendi’ye talebe olmuştur.

D J I 20250305134903 0241 D

Evliyaların Terbiyesi

Bolu’da yaşayan Kara Hacı Hâfız Kavvam Efendi, bir dönem Safi Amidî Bolevi hakkında olumsuz konuşmalarda bulunmuş, ancak bu tutumu ona pahalıya mal olmuştur. Rivayete göre, bir gün tam bu mübarek zatın aleyhinde konuşurken dili ağzından dışarı çıkmış ve acı içinde kıvranmaya başlamıştır. Safi Amidî Bolevi’den özür dileyerek af dilemesi gerektiği söylenmiş, ancak affedilmeyerek aynı gün vefat etmiştir. Bu olay, onun manevi otoritesinin ve evliyaların terbiyesinin bir göstergesi olarak anlatılmaktadır.

Saygının Önemi

Safi Amidî Bolevi nin türbesinin inşası sırasında işçilerden bazıları, oruçlu olmalarının verdiği yorgunlukla kabir yanında edebe aykırı davranışlarda bulunmuştu. Bu sırada, işçilerden İbrahim Bey, rüyasında Safi Amidî Bolevi’yi görmüş ve ona, “İbrahim Bey! Artık sen büyüdün, bizi tanımaz oldun” diyerek nazikçe bir uyarıda bulunmuştur. Bunun üzerine İbrahim Bey büyük bir mahcubiyet duymuş, pişmanlıkla gözyaşı dökmüş ve türbeye saygıda kusur etmemek için büyük bir hassasiyet göstermeye başlamıştır.

Bolu’nun Manevi Mirası

Bolu’da manevi mirasın önemli bir parçası olan Safi Amidî Bolevi ve Aktaş Dergâhı, bugün de ziyaretçilerini ağırlamaya devam ediyor. Onun hikâyeleri, ilim ve irfan yolundaki mücadelesi, talebelerine olan sevgisi ve yetiştirdiği âlimlerle anılmaktadır. Bu büyük zatın yaşamı, geçmişten günümüze uzanan bir ışık olarak yol gösterici olmaya devam ediyor.

D J I 20250305135425 0263 D

Muhabir: SELDA SELİN ÖZBAY