Erozyon ile ilgili bilgilendirmelerde bulunan Bolu İli Erozyon ve Ağaçlandırma Gönüllüleri Derneği Başkanı İrfan Denizli, “Yurt dışına giden büyük nehirler ile ve denizlere akan büyük nehirlerin ağızlarına birer ‘TOPRAK AYRIŞTIRMA TESİSİ’ kursak hem toprağı ayrıştırır hem de suyu dezenfekte ederek içilebilir hale getirebiliriz. Kolay değil, ama bir şeyler yapmamız gerekir diye düşünüyorum” dedi.

 İrfan Denizli, erozyonun tehlikeli bir doğal afet olduğunu dile getirdi. Erozyonu tetikleyen unsurları belirterek alternatif çözüm yollarını açıkladı.

Denizli, ülkemizde yaşanan felaketler için şunu ifade etti; “Sayın üyelerin değerli oyları ile bir kere daha Yönetim Kurulu’na görevlendirilmiş bulunuyoruz. Saygı değer üyelere şahsen ve yeni Yönetim Kurulu üyelerim adına ayrı ayrı hepsine buradan teşekkürlerimizi ve şükranlarımızı sunuyoruz. Öncelikle; Ülkemizin bilhassa Güney Doğu’sunda yer alan ve 11 vilayetimizi etkileyen çok büyük deprem felaketi ile ve hemen arkasından sel felaketi ile sarsılmış, on binlerce can ve mal kaybı yaşanmıştır. Cenabı Allahtan ölenlere rahmet, yaralı vatandaşlarımıza acil şifalar dilerken yakınlarına da sabırlar diliyoruz. Allah böyle bir afetleri bu insanlara bir daha göstermesin inşallah: Geçmiş olsun Türkiye'm. Hepimizin yürekleri yanıyor. Hafızalarımıza sığdıramıyoruz.

Derneğimiz Bolu İli Erozyon Önleme Ve Ağaçlandırma Gönüllüleri Derneği ( BEMAD ) 1996 yılında kurulmuş olup, 27 yıl gibi uzun bir süreçte, gerek fikren gerekse madden her türlü emeği geçen başta Derneğimizin kurucusu merhum Sayın Sabri İnceler olmak üzere yad ediyor ve herkese şükranlarımızı sunuyoruz.”

“TOPRAK OLMADAN NE BİR BİTKİ, NE DE DOLASIYLA BİR CANLI YAŞAYAMAZ”

Denizli, erozyona karşı yapılan ve yapılması gerekenlere değindi. Çeşitli erozyonlar nedeniyle her yıl 400-500 bin ton verimli topraklarımızı kaybettiğimizi dile getirerek; “Derneğimiz tarafından Bolu'nun çeşitli mıntıkalarına çeşitli fidanlar dikilerek Ağaçlandırma sahaları tesis etmiş olup, bu gün çok sağlıklı 5-30 yaşları arasında orman parçacıklarını hepimiz tarafından görülmekte ve iftihar edilmektedir. Derneğimiz elemanları haklı olarak gururlanmaktadır. Çünkü her dikilen ağaç, insan yaşamı için olmazsa olmazlardan olan Oksijen üretip- Karbondioksiti emerken, hem de erozyonu asgariye indirerek toprak kaybına mani olmuş olacaktır. Bolu'da da Erozyon var mı demeyin. Çünkü her yerde var. Yağmur yağdı sel oluştuğu zaman eğer selin rengi sarı ise bir yerlerde erozyon oluyor demektir. Toprak olmadan ne bir bitki, ne de dolasıyla bir canlı yaşayamaz. Erozyon, ülkeler için çok sinsi ve tehlikeli bir doğal afettir. Çeşitli erozyonlar sonucunda çoğumuzun haberi ve farkında olmadan sadece ülkemizden (tabii dünyada da erozyon var) her yıl olmak üzere 400-500 bin ton verimli toprağımız denizlere, göllere, nehirlere ve hatta yurt dışına sürüklenerek kaybedilmektedir. Buna karşılık, doğal ortamlarda ve normal şartlarda 1 cm kalınlığındaki bir toprak tabakasının oluşması için 1000 yıl gibi uzun bir süreç gerektiğini ilim adamları tarafından tespit edilmiştir. Bunu düşündüğümüz zaman, ülkelerin nasıl bir tehlike ile karşı karşıya bulunduklarını anlamış oluruz” kelimelerini kullandı.

“EROZYONU TETİKLEYEN İKİ HUSUS VARDIR”

İrfan Denizli, erozyonu tetikleyen iki husustan ve topraklarımızın nasıl verimsiz kullanıldığından bahsederek; “Birinci husus; Kökleri olan her bitki gibi ( buğday, mısır, hatta ve çim vs. gibi ) dikilen her bir ağaç da gövde, dal ve yaprakları ile toprağımızı yüzeyden örterek erozyonu korurken, bir taraftan da kökleri ile verimli toprağımızı tutmak sureti ile toprağımızı korumaktadır.  “Ağaç varsa Erozyon yok, Erozyon varsa ağaç yok” dedikleri gibi. Derneğimizin de tam amacı budur. Ağaçlandırma sahaları tesis ederek, yöreye uygun çeşitli ağaçları dikip erozyonu mümkün mertebe asgariye indirmeye çalışıyoruz. Erozyon, hiçbir zaman sıfır olması mümkün değildir. Derneğimiz, ağaç dikim işlerini yaparken, başta Bolu Orman Bölge Müdürlüğü ve ilgili birimleri ile diğer kurumlarla da görüşüp öyle yapmaktadır. Çok büyük yardımları oluyor. Hepsine buradan ayrı ayrı teşekkürlerimizi ve şükranlarımızı sunuyoruz.

İkinci husus; Verimli tarım arazilerimizi bilinçsizce kullanıyoruz. Ya fazla suluyoruz. Deli bir sulama yapıyoruz. En doğru toprak sulama sistemi; damlama sistemidir. Bu damlama sistemi her zaman her yerde dikkate alınmamaktadır. Toprağımızı tesviye eğrilerine paralel olarak sürmek gerekirken dik olarak sürüyoruz. Çünkü bilhassa köylerimizde, kırık arazilerde, traktör çalışmadığı yerlerde mecburen köylümüz tarafından işin gereği gibi sürülüyor. Arkadan bir yağmur yağıp sel oluştuğu zaman toprağımızı yıkanıp gidiyor. Onlarca yıl toprak yıkana yıkana bu günkü hale geliyor. Yani, toprağa gübre vermeden hiçbir ürün alınamıyor. Verilen gübre ve ilaçların insan sağlığını da nasıl etkilediğini bilmiyoruz. Toprağımıza verilen gübre ve ilaçların birincisi toprağımızı öldürüyor, İkincisi ise, gübredeki asit ve diğer maddeler yeraltı sularına karışıyor. Allah bizi korusun demekten başka maalesef bir şey aklımıza gelmiyor” şeklinde konuştu.

“ÜLKEMİZ TEKNOLOJİSİ İLE BUNU ÇÖZERİZ”

Denizli kolay olmasa da bir şeyler yapılması gerektiğine değinerek; “Çözüm olarak; Bu günkü ülkemiz teknolojisi ile bunu çözeriz. Yurt dışına giden büyük nehirler ile ve denizlere akan büyük nehirlerin ağızlarına birer “TOPRAK AYRIŞTIRMA TESİSİ” kursak hem toprağı ayrıştırır, bu şekilde elde edeceğimiz toprağın ilim adamları tarafından veya denemelerle belirlenecek miktarda (hangi toprağa ne kadar atılması veya serilmesi gerekir vs. gibi ) iyice belirlendikten sonra verilebilir. Hem de suyu dezenfekte ederek içilebilir hale getirebiliriz. Kolay değil, ama bir şeyler yapmamız gerekir diye düşünüyorum. Hepinizi Allaha emanet ediyor, saygılarımı sunuyorum” dedi.

Haber: Aynur Durukan