İslam’ın gayesi; iyilerin ve iyiliğin eğemen olduğu, huzurlu bir dünya inşa etmektir. Bu hedefe ulaşmak için lazım olan ise, iman ve istikamettir.

Dünyada bizler için en büyük devlet ve en kıymetli nimet; Allah’u Teala’ya iman ve sonra Hz. Muhammed (sav)’e ümmet olmaktır. Efendimizin doğum günlerini idrak ettiğimiz şu günlerde, bizlere bıraktığı emanetlere insanlığın ne kadar çok muhtaç olduğuna bir kez daha görüyoruz. iman ve istikamette bunların başında gelmektedir.

İman ve istikametin ne olduğu, biz insanların belirlediği bir husus değildir. Nelere inanılacak, nasıl inanılacak ve İstikametin ölçüsü ne olacak? Elbette bu soruların cevabı; Kerim Kitabımız Kur’an ve onu yaşanılır bir hayata dönüştüren Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in yoludur. Nitekim Kur’an’da şöyle buyrulmaktadır: “Şüphesiz bu benim dosdoğru yolumdur. Buna uyun!” (En’am, 153) “ Gerçekten bu Kur’an, en doğru yola götürür ve iyi işler yapan Mü’minler için büyük bir mükafat olduğunu müjdeler.” (İsra, 9-10). Peygamberimiz (s.a.v.) de bu hakikati bir hadis-i şeriflerinde şöyle dile getirmektedir: “Sözlerin en doğrusu Allah’ın kitabı, yolların en doğrusu ise Muhammed’in yoludur.” (Nesai, Ideyn, 22) Bu sebeple hayatı boyunca ilahi vahyin kontrolü altında olan Peygamberimiz (s.a.v.)’e ve onun sünnetine tabi olunmadan bir istikametten söz etmek mümkün değildir. Zira “Allah’ın peygamberine itaat eden Allah’a itaat etmiş olur.” (Nisa, 4/80)

îmân “güven duygusu içinde tasdik etmek, inanmak” demektir. Terim olarak ise iman “Allah’tan alıp din adına tebliğ ettiği kesinlik kazanan hususlarda peygamberleri tasdik etmek ve onlara inanmak” diye tanımlanır. (TDV. İslam Ansiklopedisi, İman Maddesi.)

istikāmet “doğruluk, dürüstlük, adalet, itidal, itaat, sadakat ve dürüstçe yaşama” mânalarında kullanılmaktadır. İstikamet; genellikle “dinî ve ahlâkî hükümlere uygun bir hayat sürme, her türlü aşırılıktan sakınma, Allah’a itaat edip Hz. Muhammed’in sünnetine uyma” şeklinde özetlenebilecek bir önemlir bir kavramdır. (TDV. İslam Ansiklopedisi, İstikamet Maddesi.)

“Rabbimiz Allah’tır” dedikten sonra istikamet sahibi olanları övgüyle anan iki âyeti kerimeden biri; “Rabbimiz Allah’tır” deyip de dosdoğru çizgide yaşayanlar, işte onların üzerine melekler şu müjdeyle inerler: “Korkmayın, kederlenmeyin, size vaad olunan cennetle sevinin! (Fussılet, 30). Diğeri ise, “Rabbimiz Allah’tır” diyen sonra da devamlı bu söze uygun yaşayanlara ne bir korku vardır ne de onlar üzüntü çekeceklerdir. (Ahkāf,13)

Ayetlerden anlaşıldığına göre istikamet sahibi olanları; samimi, sağlam ve kararlı bir imanla hak ve hayır yolunda istikrarlı, dengeli bir hayat sürdürenler olarak tanımlanmaktadır. Süfyan ibnu Abdullah es-Sakafi(r.anh): “Ey Allah’ın Resulü, bana İslam hakkında öyle bir bilgi ver ki, bana yetsin ve sizden başka kimseye İslam’dan sormaya hacet bırakmasın.” dedim. “Allah Teala’ya iman ettim de, sonra istikamet üzere ol.” buyurdu. (Müslim, Îmân, 62). Bu âyetler ve hadisteki istikamet kelimesinin öncelikle iman esaslarında kararlılığı ifade ettiği gibi ibadet ve islam ahlakı konularında da son derece duyarlı ve istikrarlı olmayı ifade etmektedir.

En‘âm sûresinin 151-153 ayetlerinde; Allah’a ortak koşmamak, ana babaya iyilik etmek, evlâtların canına kıymamak, kötülük ve iffetsizlikten uzak durmak, hayata saygılı olmak, yetim malına yaklaşmamak, ölçü ve tartıda dürüst olmak, doğru konuşmak, Allah’a verilen ahde vefa göstermek gibi dinî ve ahlâkî görevler sıralandıktan sonra Cenab-ı Allah “Şüphesiz bu benim dosdoğru yolumdur. Buna uyun; (başka) yollara sapmayın” şeklinde istikameti ne olduğu ifade buyurulmuştur.

Son olarak, Hz. Peygamber’in kendisini yaşlandırdığını belirttiği ağır yükümlülüklerden biri de, “Sana emredildiği şekilde istikamet sahibi ol!” (Hûd,112) buyruğu olmuştur. 

Ali Rıza TAHİROĞLU/DİB. Başkanlık Müftüsü