Sevgili dostlar, değerli okuyucularım, bu hafta size bir hikâye yazmak istedim. Dilerim beğenirsiniz…

Erhan, şiir yazmayı ve yazılarını çevresindeki insanlarla paylaşmayı çok seviyordu. Son yazdığı şiiri, hocasına, ona şiiri sevdiren insana, götürdü. Hocam, son yazdığım şiiri okumak ister misiniz, dedi. Hocası da alışılmış bir beden dili ve kısık bir ses tonuyla getir bakalım, dedi. Erhan; heyecanlı bir bekleyişle, hocasının şiiri hakkındaki yorumlarını merak ediyordu.

***

Arif Hoca, beden dilini ve ses tonunu hiç değiştirmeden bu şiiri al ve Odunpazarı’ndaki meydana as, yanına da bir kalem koy. Açıklama olarak da şiiri okuyan herkesin şiirde beğenmedikleri mısra, bölüm ve sözcüklerin üstünü karalayabileceklerini yaz. Şiirin orada bir hafta kalsın, sonra bana geri getir, dedi. Erhan, hocasının sözünü harfi harfine dinleyerek şiirini Odunpazarı’nın meydanına açıklamasıyla birlikte astı ve yanı başına da kalem koyarak Odunpazarlıların son şiiri hakkındaki düşüncelerini almak istedi. Erhan bir hafta sonra Odunpazarı meydanına gidip son yazmış olduğu şiirine baktığında, birçok yerinin karalandığını sadece birkaç mısrada birkaç sözcüğün karalanmadan kaldığını gördü. Erhan bu haliyle Arif Hocasının yanına gitti ve şiirin son halini hocasına gösterdi.

Arif Hoca, şiirin son halini gördükten sonra derin bir ah, çekip Erhan evladım, şiirini tekrar aynı şekilde yaz ve tekrar Odunpazarı meydanına as, yine yanına bir kalem koy ancak bu sefer kalemin yanına bir de silgi koy. Açıklama olarak da şiiri okuyan herkesin şiirde beğenmedikleri mısra, bölüm ve sözcükleri silip yerine yenilerini yazmalarını iste. Daha önce yaptığın gibi şiirini meydanda bir hafta asılı tut. Bir hafta sonra git şiirini oradan al bana getir, dedi.

***

Erhan, Arif Hoca’sının bu isteğinin nedenini ilk önce anlamasa da yine hocasının her isteğini hiç atlamadan yerine getirdi. Bir hafta sonra Odunpazarı meydanına şiirinin son halini görmek ve hocasına geri götürmek için gittiğinde şiirinin hiçbir yerinin silinmediğini, karalanmadığını ve kendi mısralarının, sözcüklerinin şiirde öylece durduğunu gördü. Bu durumun nedenini düşünerek hocasının yolunu tuttu. Hocasının yanına gidip halkın beğeni ve düşüncelerini almak için bir hafta meydanda asılı tuttuğu şiirini ona uzattığında, hocasının tebessüm ettiğini gördü. Arif Hoca’nın bu tebessümü kısa sürdü. Hoca; çok iyi bilinen beden dili ve kısık ses tonuyla Erhan’a, “Evladım, eleştirmek kolaydır ancak asıl olan eleştirdiğin şeyin yerine yenisini koyabilmektir. Bu nedenle, insanların senin şiirlerin hakkındaki görüşlerini önemse ancak bu düşüncelere gereğinden fazla anlam yükleme. Çünkü eleştirmek kolay olanıdır. Asıl olan ortaya yeni bir eser, şiir ve ürün çıkartabilmektir. Sen bunu çok iyi yapıyorsun. Yolun daima açık olsun.” dedi.

Not: Anonim bir hikâyeden uyarlanmıştır.