Dünyaya gelmemize vesile olan anne-babamız, büyüyüp yetişmemize ve ilk eğitimimizi alarak şahsiyet kazanmamıza yıllarca emek verirler. Bu yüzden İslam dini, insana anne-babasıyla iyi geçinmeyi, onların hatırını saymayı ve haklarını korumayı emreder. Zorluklar karşısında maddi ve manevi anlamda anne-babamıza destek olmamızı, bilhassa yaşlandıklarında muhabbet ve merhamet göstererek ihtiyaçlarını karşılamamızın bir vefa borcu olduğunu anlatır. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulur: “Rabbin, kendisinden başkasına asla ibadet etmemenizi, anne-babaya iyi davranmanızı kesin olarak emretti. Eğer onlardan biri ya da her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsa, sakın onlara “öf!” bile deme; onları azarlama; onlara tatlı ve güzel söz söyle. Merhamet göstererek tevazu kanadını indir ve de ki: ‘Rabbim! Onlar beni küçükken nasıl koruyup büyüttülerse, sen de öylece onlara merhamet göster.’” (İsrâ, 17/23-24.)

Yüce Allah, bizleri mümin bir kul olarak sorumluluk üstlenecek yaşa gelene kadar bizleri anne-babamıza emanet etmiştir. Anne-babamız, sabır, fedakârlık, sevgi ve şefkatle, bazen gözyaşları, dualar ve alın teriyle bizlerin bu günlere gelmesine vesile olmuşlardır. Bir gün, adamın biri Peygamberimize gelerek, “Amellerin en üstünü hangisidir?” diye sorunca Peygamber Efendimiz (s.a.s) şöyle cevap vermiştir: “Vaktinde kılınan namaz ve anne-babaya iyilik etmektir. Sonra da Allah yolunda cihat etmek gelir.” (Buhârî, Tevhîd, 48.)

Her türlü iyilik ve ikramımızı, güzel yüz ve tatlı sözümüzü, kemali edeple saygı ve hoşgörümüzü anne- babalarımıza göstermeliyiz.Her fırsatta  onların hayır dualarını almalıyız.  Çünki, Allah Resûl (s.a.s)’in şu sözlerini asla unutmayalım: “Rabbin hoşnutluğu, anne-babanın hoşnutluğundadır. Rabbin öfkesi de anne-babanın öfkesindedir.”  (Tirmizî, Birr, 3.)

Allah, sağ olan anne ve babalarımıza sağlıklı ve hayırlı uzun ömürler, vefat edenlere de rahmetiyle muamele eylesin. (Amin)                                             

Ali Rıza Tahiroğlu/Bolu İl Müftüsü