Sayın okurlar;

Bu ormanlar, hiç kimsenin çiftliği değil. Öyle (akıllara geldiği gibi, oraya balta salla, bu tarafı hızarla kes) keyifliği, kimsenin ne hakkıdır ne de hukukudur. İzmir’de, silüet tepede, Fatih’in şu sözü yazılıdır: “Ormanlarımdan bir dal kesenin başını keserim.”

Bir insanda mercimek tanesi kadar akıl olsa, düşünür, taşınır, ormanı korur. Örneğin; kanunsuz olarak ormanı tahrib edene kadar, o balta kafanı satsan belki de daha faziletli olurdu. Sen; bağındaki bahçendeki çamları, ağaçları kesiyor musun? Kafaya bak!

Keçi misali fidanları kemirirken, tüketirken güzel, mezbahanede bıçağı görünce keçice bağır, sesinle ortalığı yık öyle mi? Kaldı ki, ormanlar yalnız değil, binlerce canlısı var. Bırakın her şeyi bir alanın orman haline gelmesi için en az (150-200) seneye ihtiyacı var. Ormanın o görkemli, muhteşem ağaçlarını bırakalım da aklımızı daha asaletli yapalım, daha akılcı düşünelim. Unutmayalım ki o baltanın sapı da aittir. Balta kafa ile değil, yekta akılla düşünelim.