Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi Bölüm Başkanı Okan Külköylüoğlu, Ulusal Antarktika Bilim Seferi süresince yaptıkları çalışmalardan bahsetti. Külköylüoğlu, Biyoçeşitlilik konusunda Dünya’nın farklı yerlerinden gelen örnekleri inceleyerek yeni türler keşfettiklerini aktardı.

Özel Haber: CANSU GÜRZ

Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi Biyoloji Bölümü’nde 1999 yılından beri öğretim üyesi olan, yakın zamanda Bölüm Başkanı olarak görevine devam eden Prof. Dr. Okan Külköylüoğlu; 2022 yılının Ocak ayında gittikleri Antarktika’da yaptıkları çalışmalardan ve Ulusal Antarktika Bilim Seferi sürecinden bahsetti.

Yakın zamanda BAİBÜ’de Biyoçeşitlilik üzerine konferans veren Profesör Külköylüoğlu, Biyoçeşitlilik’in önemine değinerek, ostrakod ( sucul habitatlarda yaşayan bir kabuklu) hakkındaki çalışmalarına devam ettiklerini ve 6-7 yeni tür keşfettiklerini söyledi.

Akademisyenliğin bir yol olduğunu ifade eden Külköylüoğlu, öğrencilerine kendilerine bir alan belirlemeleri konusunda tavsiyelerde bulundu.

KÜLKÖYLÜOĞLU,6. ULUSAL ANTARKTİKA BİLİM SEFERİ ÇALIŞMALARINI ANLATTI

Prof. Dr. Külköylüoğlu Antarktika ile ilgili,“TAE-6 olarak geçiyor. Yani Türkiye Antarktik Kutup Araştırmaları Enstitüsü’nün açmış olduğu TÜBİTAK’ın desteğinde bir programdı. Bu programın bir özelliği var Cumhurbaşkanlığı himayesinde olan ender TUBİTAK projelerinden bir tanesi. Bizde ona 6 kişilik bir ekiple katıldık. Ben yürütücü olarak halen devam ediyorum son bir senesine girdi. Bu projede temel amaç şuydu: Antarktika’da daha önce araştırılmamış ya da çok az bilinen bazı canlı gruplarının, sucul canlı grupları bunlar mikroskobik genellikle. Bunların yaşadıkları su ortamında toprak, su ve havayla olan bir modellemesini yapmaya çalıştık. Bu canlılara acaba hangi faktörler etkili? Ne düzeyde etkili ve bu etkilerinin uzun dönem iklim değişimlerine bağlı olarak sonuçlarını görmek amaçlı bir çalışma içerisinde Antarktika’ya gittik” ifadelerini kullandı.

“YAKIN ZAMANDA RAPORLARI SUNULACAK”

Çalışmaları sonucunda yeni türler bulduklarını anlatan Külköylüoğlu, “Ocak ayının başlarında gidip, Mart ayının sonlarında döndük. Daha önce de biz TÜBİTAK’tan koşul olarak eğitim aldık, Erzurum’a gittik Palandöken Bölgesine gittik ve Antarktika’ya gidip geldik. 2 aylık bir süreç. Orada denizden ve özellikle de Türk üssünün bulunduğu Nal Adası’nda ve yakın adalarda buzul göller var, onları delmek suretiyle ki oldukça meşakkatli bir iş, delmek suretiyle özel aletlerimizle suyun içine ulaştık ve oradan da dibe toprağa, çamur tabakasına ulaştık. Oradan da gerekli olan ölçümleri yaparak örnekleri aldık Türkiye’ye getirdik. Hala o örnekler üzerinde çalışıyoruz. En az 3-5 tane Dünya için yeni türü bulduk. Bazılarının çizimleri yapılıyor şu an, bazıları bitti, fotoğrafları çekildi. Sadece tür bazında bunları bulduk ama onun dışında toprak kalitesine baktık orada, su kalitesine baktık. Onların ölçümleri var, onlar da ayrı olarak analiz edilip yakın zamanda raporları sunulacak” şeklinde konuştu.

“ÇEŞİTLİLİK BİZE ALTERNATİFLER SUNUYOR”

Çeşitliliğin yaşam için önemine değinen Prof. Dr. Okan Külköylüoğlu, “Biyoçeşitlilik birkaç basamak, aşamada konuşulması gereken bir konu. Çünkü: Biyoçeşitlilik içine; tür zenginliği giriyor, sayıları giriyor yani yoğunluk giriyor. Özünde şöyle bir söyleyebilirim: çeşitlilik biyolusu veya biyosuzu çeşitlilik he zaman iyidir. Örneğin; bir dilde çeşitlilik, kültürde çeşitlilik, sosyal faaliyette çeşitlilik. Çeşitlilik bize alternatifler sunuyor. Örneğin kaç tür kan grubumuz var; A,B, AB ve 0 diye 4 temel grupta kan grubumuz var ve biz örneğin son dönemde yapılan çalışmalar covid 19 ile ilgili çalışmalar şunu gösteriyor: A kan grubuna sahip olanların virüse karşı daha az tolerans gösterdiği görülüyor. Yapılan çalışmalarla belirlenmiş. Şimdi herkesin A grubu olduğunu düşünelim burada, o zaman hepimiz daha yoğun bir şekilde hasta olup belki de daha fazla ölümler olacaktı ama olmadı. Niye? Çünkü kimimiz AB, kimimiz B, kimimiz 0 onun için biz çeşitlilikten dolayı herkes ölse bile, bütün A’lar, diğer kan grupları yaşayacağı için insanlık yaşayacak.

Ya da bunu farklı türler için de söyleyebiliriz. Mesela niçin tek bir kuş yok, Niçin tek bir ağaç yok. Çünkü bu çeşitlilik tabi süreç evrimsel bir süreçte çeşitlilik oluşmuş ve çeşitlilik bize alternatif sunuyor. Onun için Biyoçeşitlilik önemli, ciddi bir alternatif merkezi ve bu merkezi koruyabilmemiz gerekiyor. Her türlü çeşitliliği ama” ifadelerine yer verdi.

OKAN KULKÖYLÜOĞLU YENİ KEŞİFLERİNDEN BAHSETTİ

Dünya’nın pek çok yerinden kendilerine örnek gönderildiğinden bahseden BAİBÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Bölüm Başkanı Külköylüoğlu, “Son çalışmalarımız Teksas’tan ve yurt dışından gönderdikleri örneklerle, Dünya’nın pek çok yerinden örnek geliyor. Ekibimiz var burada, onlarla beraber ekip olarak çalışıyoruz. Onlarca yeni tür, Türkiye’de belki 50-60 tane yeni tür, Türkiye için raporlar. Birçok tür var. Şimdi bu çalışmalar devam ediyor ama bu çalışmaların özünde şu var: istikrar önemli. En az veriyle dahi devam edebilmelisiniz. Çünkü topladığınız bilgi zamanla birikiyor birikiyor, damla damla bile olsa biriktiği zaman o kadar güzel bir veri elde ediyorsunuz ki. Bu veriyi farklı yönlerle de kullanabilme imkânınız oluyor. Veri demek aslında çeşitlilik demek. Yani çok fazla veri ile beraber yapacağınız ve ulaşabileceğiniz sonuçlar da farklılaşıyor. Böylelikle size ve insanlığa faklı alternatifler sunabilme imkânınız var. En son yine Teksas’tan ve farklı yerlerinden Dünya için en az 6-7 tane daha yeni cins var. Hatta Teksas Üniversitesi’nden bir ödül durumu bile var” dedi.

“İLGİ ALANI BELİRLEYİN”

Akademik olarak pek çok çalışmasının yanı sıra kitap da yazan Prof.Dr. Külköylüoğlu, “Ben öğrencilerime birinci sınıftan beri şunu tavsiye ediyorum, özellikle biyoloji öğrencilerine, diyorum ki: kendinize ilgi alanı belirleyin daha gelir gelmez. Örneğin yarasa ile mi ilgilisin, suya mı ilgilisin, moleküler biyolojiye mi ilgilisin, genetiğe mi ilgilisin, o zaman o alana doğru bir yönel önce alanını belirle. Ondan sonra o alanla ilgili hocaları bulmaya çalış, onların laboratuvarlarına girin, onlarla yakın olun, onların çalışmalarını izleyin. Gerekirse araziye git. Ben mesela öyle yapıyorum. Öğrencilerimi kendim götürüyorum. Daha birinci sınıftan öğrencilerimiz var mesela araziye gidiyorlar, projeye gidiyoruz. Mesela TÜBİTAK’ın açtığı yüksek lisans, doktora öğrencileri yanında, lisans öğrencileri için projeler var. Mesela ben erinmiyorum onu yapmaya çalışıyorum. Ayrı bir zaman ama bunu ayırmanız lazım” ifadelerini kullandı.

“AKADEMİSYENLİK BİR YOL”

Üniversitelerin bir eğitim merkezi değil bir yol görme merkezi olduğunu ifade eden akademisyen, “Akademisyenlik bir yol, o yolu siz daha iyi verebilmelisiniz öğrenciye. Öğrencinin de şunu anlaması lazım; burası öğrenme merkezi değil aslında eğitim merkezi de değil Burası yol görme merkezi yani üniversiteler size bir yol gösterir, kaynağa ulaşma yolunu gösterir. Kaynağa en iyi kullanma yolunu gösterir. İlerletmek size bağlı kendinizi geliştirmeniz size bağlı” şeklinde konuştu.

 

 

Editör: TE Bilisim